HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.

Join the forum, it's quick and easy

HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.
HİCRET
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

PEYGAMBERİMİZİN ŞAKALARI

Aşağa gitmek

PEYGAMBERİMİZİN ŞAKALARI Empty PEYGAMBERİMİZİN ŞAKALARI

Mesaj  erkam Çarş. Şub. 23, 2011 2:57 pm

Peygamber Efendimiz, Allah'ın elçisi olması
dolayısıyla ciddi, vakarlı, ağırbaşlı,
heybetli bir insandı. Bu hali zaten normaldi. Çünkü taşıdığı
görev, üstlendiği vazife bunun gereğiydi. Ancak her haliyle o
da bir insandı. Hem de çok cana yakın...




Herkese samimi ve içten davranırdı. Zaman olur,
şakalaşır, tatlı ve güzel bir hava oluştururdu.
Çünkü başka türlü olsaydı, insanlar Peygamberimize yanaşamazlar,
ona soru bile soramazlardı.




Zaten insan her zaman ciddi ve ağır meseleleri
konuşamaz, bazen ortamın yumuşatılması, insanların
rahatlatılması gerekir.




Herkes gibi Peygamberimiz de şaka yapar, lâtifeli
konuşur, ama hiçbir zaman yalan söylemezdi. Çünkü şaka
yollu da olsa, yalan yalandır.




Ebû Hüreyre'nin rivayetine göre Peygamberimiz şöyle
buyurmuşlardır:




"Kul şaka ile de olsa yalanı, doğru
bile olsa lüzumsuz tartışmayı bırakmadıkça tam
inanmış bir mü'min olamaz."




Peygamber Efendimiz bir yandan yeri geldikçe şaka
yaparken, diğer yandan da Sahabîlerin yersiz şaka yapmamaları
konusunda uyarıda bulunurlardı.




"Arkadaşlarınla ağız kavgası
yapma, bir söz verip de tutmamazlık etme."




Etrafındakiler sordular:



"Yâ Resulallah, siz de şaka yapıyorsunuz."



Çelişkili gibi görünen bu durumu Peygamberimiz
şöyle cevapladı:




"Evet, ben de şaka yaparım, fakat şaka
yaparken bile sadece hakikati söylerim."




Bunun yanında, Peygamberimiz insanlarla alay etmez,
hafife almaz, dalga geçmez, küçük düşürmez, mahcup etmez,
zor durumda bırakmaz, "işletme" gibi olumsuz tavırları
hoş karşılamazdı.




Peygamberimizin yaptığı şakalar yerli
yerinde ve mesaj doluydu. Lüzumsuz ve yersiz değildi. Daha çok gönül
alıcı ve sevindirici şakalar yapardı. Çocuklarla, hanımlarıyla,
yaşlı ve kimsesiz kişilerle şakalaşması bu türdendi.




Peygamberimiz çocukları çok severdi. Onlarla
ilgilenir, sevindirirdi. Çocuklar Peygamberimizden hiç kaçmazlar,
nerede görseler hemen yanına gelirler, çevresini sararlardı.




Enes bin Mâlik anlatıyor:



"Peygamber Efendimiz insanların en güzel ahlâklısı
idi. Benim Ebû Umeyr adında küçük bir kardeşim vardı.
Peygamber Efendimiz bizim eve gelerek onu gördüğünde,




"Ebû Umeyr'i üzgün görüyorum, sebebi nedir?"
"Babam, 'Yâ Resulallah, oynadığı nugayr kuşu öldü'
dedi.




(Nugayr, serçeye benzeyen kırmızı gagalı
bir kuştur.)



"Bundan
sonra Peygamber Efendimiz, Ebû Umeyr'i ne zaman görse;




"Ebû
Umeyr ne oldu senin nugayr?' diye takılırdı."




Hazret-i
Enes'in kendisi de Peygamberimizin hizmetine on yaşlarında iken
girmişti. Bir defasında Efendimiz kendisine:




"Ey
iki kulaklı adam" diye takılmıştı.




Peygamberimiz
aile içinde mükemmel bir eş, şefkatli ve sevimli bir babaydı.
Zaman zaman eşleriyle de şaka yapar, onlarla olan samimiyetini
geliştirirdi.




Hazret-i
Âişe genç ve zeki bir hanım olduğu için Peygamberimiz
ona ayrı bir ilgi gösterirdi.




Hazret-i
Âişe anlatıyor:




"Ben
zayıf, ince belli genç bir hanımdım. Bir seferde
Peygamberimizle birlikte bir yolculuğa çıktım.
Peygamberimiz bir yerde Sahabîlere:




"Siz
ilerleyin" dedi. Onlar gidince ikimiz arkada yalnız başına
kaldık. Bana:




"Gel
seninle yarışalım" dedi ve koşmaya başladık.
Ben kendisini geçtim.




"Aradan
birkaç yıl geçmişti. Yine onunla birlikte bir yolculukta iken
bir yerde Sahabîlere:




"Siz
ilerleyin" dedi ve ikimiz yalnız kaldık.




"Gel
yarışalım" dedi. O zamanlar ben kilo almıştım.
Önceki yarışmayı da unutmuştum. Koşmaya başladık.
Fakat bu sefer de o beni geçti. Gülümseyerek:




"Bu
defaki benim seni geçişim, o gün beni geçişine bedel olsun'
buyurdu."




Peygamber
Efendimizin kendi aile içindeki bir latifesini de Numan bin Beşir
rivayet ediyor:




"Bir
gün Hazret-i Ebû Bekir, Peygamber Efendimizin huzuruna girmek için izin
istedi. Kızı ve Peygamberimizin hanımı Âişe'nin
Efendimize bağırdığını işitti.




"Resulullaha
nasıl bağırırsın?' diye elini kaldırarak bir
tokat atmaya davrandı. Fakat Peygamberimiz bırakmadı. Ebû
Bekir kızgın olarak ayrıldı, çıktı.




"Ebû
Bekir çıktıktan sonra Peygamber Efendimiz Âişe' ye:




"Gördün
mü, seni nasıl kurtardım adamın elinden...' dedi.




"Aradan
birkaç gün geçtikten sonra Ebû Bekir tekrar müsaade isteyerek
Peygamberimizin huzuruna girdi. Bu sefer Efendimizle Âişe'yi barışmış
görünce sevindi ve Peygamberimize dönerek şöyle dedi:




"Beni
nasıl kavganıza kattıysanız, barışınıza
da katar mısınız?"




"Peygamberimiz:



"Kattık,
kattık' buyurdu."




Peygamberimizin
aile içinde şöyle bir latifesi de olmuştu:




Adamın
biri Peygamberimizin amcasıoğlu Abdullah bin Abbas'a sordu:




"Peygamber
Efendimiz şaka yapar mıydı?"




"Evet,
yapardı."




"Şakalarından
bir örnek verir misiniz?"




"Bir
gün hanımına bol bir elbise giydirdikten sonra;




"Güle
güle giy, Allah'a şükret ve gelinler gibi yerde sürü' diye
takıldı."



Peygamberimiz kimsesiz, fakir, yoksul, herkesin yüz
vermediği, ilgilenmediği insanlarla küçük şakalar yapar,
kalplerini kazanırdı.




Enes bin Mâlik anlatıyor:



"Bir gün adamın biri Peygamber Efendimizin
huzuruna geldi ve kendisinden bir binek hayvanı istedi.




"Peygamberimiz ona, 'Peki, sana bir dişi deve
yavrusu vereyim mi?' diye takıldı.




"Adamcağız, 'Yâ Resulallah, ben sizden bir
binek istiyorum, dişi deve yavrusunu ne yapayım?"




"Peygamber Efendimiz gülerek:



"Bütün develer dişi deve yavrusu değil
midir?' buyurdu."




Peygamberimizin dadısı ve Zeyd bin Hârise'nin
hanımı Ümmü Eymen, bir gün Peygamber Efendimize gelir ve onu
evine davet eder:




"Yâ Resulallah, beyim sizi davet ediyor."



"O da kim, hani şu gözlerinde beyazlık
olan adam mı?"




"Beyimin gözlerinde beyazlık yok yâ Resulallah!"



"Evet, gözlerinde beyazlık var."



"Vallahi yok yâ Resulallah."



"Hiçbir insan yoktur ki, gözlerinde beyazlık
bulunmasın."




Peygamberimizin buna benzer bir latifesini Hasan-ı
Basrî Hazretleri rivayet ediyor:




Bir gün yaşlı bir kadın Peygamberimize
gelerek:




"Yâ Resulallah! Cennete girmem için bana dua eder
misiniz?" dedi.




Peygamber Efendimiz:



"Yaşlı kadınlar Cennete giremez"
diye ona takıldı.




Bunun üzerine kadın ağlayarak oradan ayrıldı.



Peygamber Efendimiz, Sahabîlere:



"Gidin ona söyleyin, 'Sen Cennete yaşlı
olarak giremezsin.' Cenab-ı Hak, 'Biz onları yepyeni bir yaratılışla
yarattık da, eşlerine sevgi ile düşkün hep aynı yaşta
genç kızlar yaptık' buyurmuyor mu?" (Vakıa Sûresi,
36.)




Peygamberimizin bir başka latifesini de Enes bin Mâlik'ten
dinleyelim:




"Çöl halkından Zahir adında bir adam vardı.
Zahir Peygamberimize her gelişinde kendi yetiştirdiği ürünlerden
hediyeler getirirdi. Şehirden çöle döneceği zaman da,
Peygamber Efendimiz ihtiyacı olan şeylerle onun heybesini
doldururdu. Gelen hediyelere bu şekilde karşılık
verdikten sonra da şöyle buyururdu:




"Zahir bizim çölümüz, biz de onun şehriyiz."



"Peygamberimiz Zahir'i çok severdi. Halbuki Zahir hiç
de güzel değildi. Fizikî olarak son derece çirkin bir adamdı.




"Bir gün pazarda çölden getirdiği malları
satmaya çalıştığı bir sırada Peygamber
Efendimiz gitti, sessizce yaklaştı, Zahir'i arkasından
kucakladı ve elleriyle gözlerini kapadı.




"Zahir tutanın kim olduğunu göremiyordu.
Tutan kimse bıraksın' diye çabalamaya başladı. Bu
arada göz ucuyla arkasından tutanın Efendimiz olduğunu
anlayınca sırtını Peygamberimizin göğsüne iyice
dayamaya başladı.




"Zahir'in bu neşeli hareketinden hoşlanan
Peygamber Efendimiz yüksek sesle:



"Bu
köleyi satıyorum, var mı alan?' diye seslenmeye başladı.




"Zahir
boynu bükük, mahzun bir halde:




"Yâ
Resulallah, benim gibi değersiz bir köleye vallahi




kuruş
veren olmaz' deyince Peygamber Efendimiz: "Hayır, yâ Zahir, sen
Allah katında hiç de değersiz




değilsin'
buyurdu."




• • •



Avf
bin Mâlik anlatıyor:




"Tebuk
savaşında Peygamberimizin huzuruna gittim. Deriden yapılmış
bir çadırın yanındaydı. Kapıdan selâm verdim.
Selâmımı aldı ve bana:




"Buyur,
gir' dedi.




"Bütün
vücudumla mı gireyim?' dedim.




"Bütününle
gir' dedi ve girdim.




"Çadır
küçük olduğu için Avf şakayla, 'Bütün vücudumla mı
gireyim?' demişti."




Böylece
Peygamberimiz şakaya şakayla karşılık vermişti.




Bütün
Sahabîlerin şahit olduğu bir latifeye de yer verelim:




Sahabîlerin
içinde Nuayman adında çok şakacı birisi vardı. Yaptığı
şakalar bazen aşırıya kaçardı. Fakat yine de
Peygamberimiz onu anlayışla karşılardı.




Bir
gün çölde yaşayan bedevi Araplardan birisi Peygamberimizi ziyarete
gelmişti. Devesini Mescidin avlusuna bağlayıp içeri girmişti.




Sahabîlerden
birisi deveyi görünce Nuayman'a:




"Şu
deveyi kessen de etini yesek, eti çok özledik. Nasıl olsa
Peygamberimiz devenin parasını ödeyecektir."




Nuayman
da itiraz etmedi ve deveyi yere yatırdı, kesti ve başladı
yüzmeye.




Devenin
sahibi Peygamberimizin huzurundan çıkınca bir de ne görsün,
devesinin derisi yüzülüyor.




"Eyvah!
Devemi kesmişler" diye feryada başladı.




Peygamber
Efendimiz dışarı çıktı:




"Bunu
kim yaptı?" diye sordu.




"Nuayman
yaptı" dediler.




Nuayman
kaçmıştı. Peygamber Efendimiz Nuayman'ın peşine
düştü, aramaya koyuldu.




Sonunda
Duabaa adında bir kadının evinin bahçesinde buldu. Nuayman
evin avlusundaki çukura girmiş, üzerini de hurma ağacı
yaprağı ile örtmüştü.




Peygamberimiz
eve girince birisi bir taraftan yüksek sesle:




"Biz
onu görmedik" diyor, bir taraftan da parmağıyla Nuayman'ın
saklandığı çukura işaret ediyordu.




Peygamberimiz
gitti, onu çukurdan çıkardı. Nuayman'ın yüzü gözü toz
toprak içinde kalmıştı. Peygamberimiz sordu:




"Niçin
böyle yaptın?"




Nuayman:



"Yâ
Resulallah, size burada olduğumu söyleyenler yaptırdılar
bana..."




Peygamber
Efendimiz bir yandan Nuayman'ın yüzünü gözünü siliyor, diğer
yandan da gülüyordu.




Peygamberimiz
daha sonra deve sahibine devesinin parasını ödedi ve işi
tatlıya bağladı.
erkam
erkam
Admin

Mesaj Sayısı : 263

https://hicret.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz