HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.

Join the forum, it's quick and easy

HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.
HİCRET
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

EBUZER GİBİ HEY

Aşağa gitmek

EBUZER GİBİ HEY  Empty EBUZER GİBİ HEY

Mesaj  odsu C.tesi Ocak 22, 2011 6:26 pm

Geleceğe doğru ileri sayım başladı.

Oluş devam etmede.

Ebuzer ruhunu geleceğe taşıyan ve bizlerle buluşturanlara selam olsun.

Ebuzer’in Rebeze Çöllerinde tarihe gömülen haykırışını duyduk.

Rebeze’den geliyoruz.

Altın, gümüş, petrol, doğalgaz, elektrik, para, mülk ve kısacası mal biriktirmiyoruz.

Biriktirenlere lanet ediyoruz.

Tıpkı Ebuzer ve dostu Ebu’l-Kasım gibi..

"Malum, peygamberimizin doğuş sırasıyla Kasım, Zeyneb, Rukayye, Ümmü Külsûm, Fâtıma, Abdullah, İbrahim adında üçü erkek dördü kız olmak üzere yedi çocuğu olmuştu. Bu yedi çocuğun altısı Hatice’den, yedincisi Mâriye’den idi. Fatıma hariç hiç birisi yaşamadı.

Fatıma da kendisinden 6 ay sonra vefat etti. Peygamberimizin ilk çocuğu Kasım idi. Bu sebepten künyesi Ebü’l-Kasım (Kasımın babası) oldu.

Hz. Peygamber, Ebû’l-Kasım adıyle çağırılmasından hoşlanırdı. Sahabeler de kendisini bu isimle çağırırlardı. Kasım iki sene yaşadı. Mekke’de vefat etti. Peygamberimizin çocukları içinde ilk ölen Kasım oldu. Hadis kitaplarında özellikle Ebuzer hadisleri “Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki” diye başlar.” [1]

Bismillah..

Muasır medeniyetler seviyesi de ne ola deyip düşünürken binlerce olan biten konuyla karşı karşıya kaldığımı itiraf etmeliyim. Din, tarih, sosyoloji, ekonomi, felsefe ve siyasetin ürettiği on binlerce kavram. Ancak tüm bu kavramlarla kafanızı karıştırmayacağım. Özetle söyleyeceğim şeylerden hissenize düşeni düşünecek olan siz olacaksınız.

Toplumsal sözleşmeler halkları birbirine bağlayan ve yine halkların ortak yaşama dair taleplerinin tümünü kapsar. İdeal olarak, insanlar yaşadıkları coğrafyalarda kendilerinden başka insanlar içinde cenneti istemelidirler. Yani öteki için yaşamak ötekini yaşatmak birinci amaç olmalıdır. Her türlü etnik köken ve dini inançların aynı coğrafyada yaşaması bununla mümkündür. Peki, yaşarken ortak ihtiyaçlarımızı neye göre belirleyecek ve taksim edeceğiz?

Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Üç şey ortaktır: Su, ateş, mera. Bunlardan alınacak bedel de haramdır.” (İbn Abbas’tan: Kütüb-i Sitte; hadis no: 772).

İnsanları çitlerle bölemez ve yaşadıkları alanlarda bulunan su ve ateşi, yani doğalgazı, elektriği, toprağın altından ve üstünden elde edilen zenginlikler üzerinden hak talep edemezsiniz. Bütün bunlar insanlar arasında ortak ve eşit bir şekilde paylaştırılmalıdır. Tek elde toplanmamalı bütün kamuya paylaştırılmalıdır. Bunlar üzerinden rant elde edemez, duvarlar öremez, çitler çeviremez ve ötekinin hayatını cehenneme çeviremezsiniz. Muasır medeniyetler denince ilk aklıma gelen şey budur. Yani insan için temel olan ihtiyaçların belirlenip bunların insanlar arasında eşit şekilde taksim edilmesi. Temel ihtiyaçlardan biri daha: Erkek veya kadın için salih/saliha bir eş, başını sokabileceği ortalama bir ev, bir binek ve ailesiyle yaşamını sürdürebilmesi için ortalama bir gelirinin olması. Tüm bu ortak ve olması gerekenler toplumsal sözleşmelerde yer aldığında muasır medeniyetlere ulaşmış olacağımızı düşünün.

Bu medeniyet projesinin karşısında bizleri suçlayacak ve öze dönüşümüzü ertelettirecek tüm argümanlar şuan ki dünya sisteminde mevcut. Kapitalizm, siyonizm, emperyalizm ve para tanrısı Mamon'un söylediklerine göre yaşayanlar elbette bizim bu söylemlerimizi anlayamayacaklardır. Üç günlük dünya da siyaset yapmaya kalkacak, fakir ve yoksul edebiyatı yaparak bir yerlere geldiğini sanıp yaşayacak, tüm bunlar olurken zenginliklerini Allah'a yaslayarak fakirleri senede bir defa o da kırkta bir vererek hatırlayacaklardır. Yani bu muhafazakâr ve kapitalist zihniyet, İbrahim'i, Musa'yı, İsa'yı ve Muhammed'i anlamadığı gibi siz düşünen akıl sahibi kişileri de anlamayacaklardır.

Onlar bu dünya da bozgunculuk çıkartarak kendilerinin dışında kalan insanların hayatlarını cehenneme çevirerek yaşarlar. Türlü türlü hilelere başvurarak gerçeklerin üstünü örtmeye çalışırlar. İnsanlığı tek tipleştirmek ve insanlığı tekellerine almak, onların asıl niyetleri arasında yer alır. İsterler ki herkes aynı şeyleri öğrensin, aynı şeyleri söylesin ve aynı şeyler üzerinden edebiyat yapsın.

Sizin elinizde Tanrının ortaya koyduğu düzenden ve ilkelerden başka hiçbir şey yoktur. Fakat onların elinde dünya hayatında sizin hayatınızı mahvedecek tonlarca argüman mevcut bulunmaktadır. Çağlar boyunca bu mirası devam ettirerek şeytani bir planla ayakta kalmaya çalışmışlardır. İnsanları katletmiş, atom bombasını icat etmiş, doğanın dengesini bozmuş, insanları etnik kimlikler üzerinden ayrıştırmış, halklara ve haklara tecavüz etmiş, böbürlenerek büyüklük taslamış ve insanları coğrafyalara hapsederek küresel sömürüyü icat etmişlerdir.

Peygamberler tüm bunlara LA demiştir. Yani Allah'tan başka hiçbir otoriteyi ve düzeni kabul etmiyoruz demişlerdir. Bana göre tüm peygamberler hukukun üstünlüğüne yani; Allah'ın varlığına ve birliğine inanıp, inançlarının gerektirdiği gibi yaşayan örnek insanlar olmuşlardır. Tanrının bize sunduğundan fazlasını istemiyoruz demişlerdir. Biriktirmemeyi, paylaşmayı ve öteki için yaşamayı esas almışlardır.

Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Ey Ensar topluluğu! Siz cahiliye devrinde Allah’a kulluk yapmazken, üzerinize düşeni yapar, malınızı doğru yolda harcar, misafirlere ikramda bulunurdunuz. Fakat Allah size hak dini ve Resulünü gönderdikten sonra, artık mallarınızı biriktirmeye mi başladınız? Mallarınızdan infak ediniz. Zira insanların yırtıcı hayvanların ve kuşların yediği mallarınız sebebiyle size ecir verilecektir.” Bunun üzerini oradakiler dağıldılar ve herkes bahçesini çeviren duvarları yıkarak insanların ve hayvanların geçebileceği geçitler yaptılar. (Et-Terğib; 4/156)

Hukukun üstünlüğüne inanıyorum. Allah’ı tanıyorum. O’ndan başkasının koyduğu tüm ritüelleri ve kanunları yok sayıyorum. Realizm saçmalığıyla tüm bu insanların daha fazla kan kaybetmesini istemiyorum. Şahsen üzerinde yaşadığım yeryüzünde hiçbir ülkeyi tanımıyorum. Tüm yeryüzünü insanlığa bahşedilmiş bir yer olarak görüyorum. Sınırları kabul etmiyorum. Etrafı çitlerle çevrilmiş ülkelerin varlığı ruhumu daraltıyor. Dünya vatandaşlığına geçtiğimi beyan ediyorum. Bu doğrultuda beni yargılayabilecek tek hâkimin Allah olduğunu açıklıyorum. Allah'tan başka hiçbir otoriteyi tanımadığımı deklare ediyorum. Ve yine hiçbir ülkenin ordusunda askerlik yapmayacağımı belirtmek istiyorum. Kapitalist ve emperyalist hiçbir dünya düzeninin hayatımda bir karşılığı olmadığını özellikle söylemek istiyorum. Mülksüz ölmenin şerefiyle gözlerimi kapatacağımı bilmenizi istiyorum. Realist gözlüklerinizi alıp filmi kaldığı yerden izlemeye devam edebilirsiniz. Çitlerinizi yıkmadıkça anlamayacak, bilmeyecek, duymayacak ve görmeyeceksiniz.

Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Altına tapanlara lanet olsun! Gümüşe tapanlara lanet olsun!” (Ebu Hureyre’den; Tirmizî, Zühd 42, (2376).

Benim gerçeklerim sizin gerçekleriniz ile uyuşmuyor. Sanırım işinize gelmiyor.. İktidarını kaybetmek istemiyorsun küçük adam. Küçük adam sen işte sen burjuva özentisi bir hayat istediğinden bu yana hep daha fazlasını istediğin lanet olasıca o günden bu zamana bir filmin içinde başkalarını ezdiğini hiç görmedin. Bu yüzden kendin için yaşamayı ve hep daha fazlasını elde etmeyi umdun. Altın ve gümüş biriktirdin. Zenginliğin ile böbürlendin. Paraya, gümüşe, altına kısacası Mamon’a taptınız. Hani Allah’a inanıyordunuz? Hani Allah müminlerin canlarını ve mallarını cennet karşılığı satın almıştı? Siz ruhunuzu ne zaman sattınız? Kaç parasınız? Gelin tövbe edin! Mamon’a tapmayın! Allah’a tapın! Allah’ın nimetlerini inkar etmeyin! Allah’ı inkar etmeyin! Siz biriktirdikçe siz Mamon’a taptıkça kalpleriniz daha da körelmeye devam edecek. Yoksulları görmeyeceksiniz. Rızıklarınızı bölüşün. Gelin biriktirmeyin. Dünya hepimize yeter, yapmayın, etmeyin!

Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Allah’ım, beni yoksul olarak yaşat, yoksul olarak ruhumu kabzet, kıyamet günü de yoksullar zümresiyle birlikte haşret.” Âişe sordu: “Niçin ey Allah’ın Resûlü?” “Çünkü”, dedi, “Onlar cennete, zenginlerden kırk bahar önce girecekler. Ey Âişe! Yoksulları sev ve onları meclisine yaklaştır, tâ ki Kıyâmet günü Allah da sana yaklaşsın.” (Aişe’den; Tirmizî, Zühd (2353).

Ben başkaları için yaşamayı kendime ödev yapmış biri olarak İslami bir çizginin bu olduğunu düşünmekteyim. Üst düzey İslami algının bu olması gerektiğini düşünüyorum. Yani takva denilen ve iman ile bütünleşen şeyin diğer adı. Mümin olmaktan gurur duyuyorum. İtikatta Allah amelde şeytan/para/Mamon olmaz diyorum. Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür. Siz hem Tanrı'ya hem de paraya (Mamon) kulluk edemezsiniz! [2]

Çünkü biliyorum ki Allah müminlerin canlarını ve mallarını cennet karşılığı satın almıştır. Yani canımızı ve malımızı Allah’ın yolunda feda etmemiz imanımızın göstergesidir. Allah yolunda feda etmek demek, 'insanlar' için feda etmek, demektir. Bunun sosyolojik okuması böyledir. Yani komşumuz aç iken tok uyumayı seçmemeliyiz. Fakirleri senede bir defa değil her gün hatırlamayı bilmeliyiz. "Emeği ve alınteri sömürülenlere de yardım etmeliyiz. Kredi kartlarının, faizlerin ve tefecilerin boyunduruğundan insanlığı kurtarmalıyız." [3]

Yani Müslüman olmak eşittir iyi olmak ve iyi bir ahlak sahibi olmaktır. Erdemli olmak ve vicdanlı olmaktır. Mamon (para, şeytan, kötülük, vicdansızlık, eşitsizlik, adaletsizlik, bencillik, ego vb.) dışında kim neye inanıyorsa inansın onu olduğu gibi kabullenmektir. Vicdanlı, adil ve merhametli olmaktır. Takvalı olmak ve imanlı olmak eşittir biriktirmemek ve paylaşmaktır.

Yarınların kaygısından Allah’a sığınmak ve Allah’tan başkasına kul olmamak! Sadece Allah’tan yardım dilemek! Allah’tan başkasına kul olmamak sizin gündelik hayatınızda para tanrısı Mamon’a ne kadar az değer verdiğiniz ile çok alakalıdır. Allah’a değer veriyorsanız yoksullara da değer verirsiniz.

Çaresizlere ve ezilenlere değer verirseniz Tanrı sizinledir.

Doğayı ve canlıları korursanız Allahın hükümlerini ve kanunlarını korumuş olursunuz.

Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “İnsanoğlu malım malım der. Halbuki âdemoğlunun yiyip tükettiği, giyip eskittiği ve sağlığında tasadduk edip gönderdiğinden başka sahibi olduğu neyi var?” (Abdullah İbnu’ş-Şihhîr’den; Müslim, Zühd 3, 4, (2958); Nesâî, Vesâya 1 (6, 238); Tirmizî, Tefsîr, Tekâsür, (3351).

"Direniş, toprak ve vatandan önce insan içindir.

Çünkü üzerinde insanın horlandığı, aşağılandığı, kul haline getirildiği toprağın hiçbir değeri yoktur.

İnsanın, üzerinde her türlü düşman saldırısına maruz kaldığı bir vatanın hiçbir kıymeti yoktur." [4]

İçerisinde insanın üstün tutulmadığı her yapıyı eleştirmek boynumun borcudur. İnsanı ezen, fakirleştiren, sömüren, ötekileştiren ve yabancılaştıran her türlü söylemin ve sistemin karşısındayım. La ilahe illallah! Allah'tan başka hiçbir otoriteyi tanımıyorum. Bu yüzden altın ve gümüş biriktirmiyorum. Bu yüzden "insanın insanı yönetmesinden hoşlanmıyoruz" [5] Altına ve gümüşe ve paraya tapanlara lanet olsun diyorum. Malım malım diyen, canını malından daha aziz bilen insanların kaygıları ne için? Bu dünya da yaşamak sadece mal ve mülk biriktirmekten ibaret mi? Herkesin bir evi olması gerekirken insanları kira da süründürüp ‘kira’ üzerinden Allah’a şirk koştuğunu ne zaman anlayacak bu insanlar? Allah’ın suyunu, dağını, tepesini, toprağını ve ormanlarını gasp edip, çitlerle çevirip ve burası benim, diyerek mülk edinme yolunu seçenler, Allah’a ortak koştuklarını ne zaman anlayacaklar? Biz istiyoruz ki bu insanlar bu dünya da henüz yaşarken, nefes alırlarken bunun farkında olsunlar.

Dostum Ebu’l-Kasım dedi ki: “Altın ve gümüş (biriktirenler) kahrolsun!” diye haykırdı ve bunu üç kere tekrar etti. (Abdurrezzak’tan; Kutüb-i Sitte; Zekat, 2011, İbn Kesir; Tövbe 34. ayet tefsirinde).

Kahrolsun altını ve gümüşü biriktirenler. Kahrolsun altına ve gümüşe tapanlar. Lanet olsun onlara. Az önce haberler de geçiyor: “Dünya zenginleri altın stoklamaya başladı.” Altına yatırım çağrıları sokaklarda billboardlar da. Radyolar, gazeteler ve televizyonlar altına hücum çağrılarında. Birileri yine zenginliklerine zenginlik katacak. Lanet altın ekonomisi işte. Birileri zengin olurken 1 milyar aç insana daha fazla aç ve yoksul insan eklenecek. Birileri stokladığı altınları oğullarına kızlarına miras bırakacak. Onlarda bu mirasla zulme kaldıkları yerden devam edecekler. Bütün bunlar olurken söz de hayırseverlikleriyle ün yapacak bu mirasçılar. Lanet olsun hepsine.

Mehmet Lütfü / 2010 Eylül

Kaynak:

1- İhsan Eliaçık "Dinle Ebu'l-Kasım'dan" adlı makalesi - www.ihsaneliacik.org

2- Matta: 6/24, Luka: 12/33-36, 16/13

3- Kur'an'ı Kerim - Beled: 13 (Feqqu Reqabe)

4- Muhammed Hüseyin Fadlullah

5- Pyotr Kropotkin - Anarşi/Felsefesi-İdeali
odsu
odsu
ilim ehli

Mesaj Sayısı : 99

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz