HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.

Join the forum, it's quick and easy

HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.
HİCRET
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

ZİHNİNİZE ÇÖP DÖKMEYİN!!!

Aşağa gitmek

ZİHNİNİZE ÇÖP DÖKMEYİN!!!  Empty ZİHNİNİZE ÇÖP DÖKMEYİN!!!

Mesaj  erkam Paz Şub. 03, 2013 9:18 am

İzlediğimiz dizi filmler, internette geçirdiğimiz zaman, insanlarla yaptığımız havadan sudan sohbetler, cep telefonu konuşmaları ve daha birçok uğraş, farkında olmadan beynimizde depolanıyor. Görsel ve işitsel öğeye maruz kalan zihnimiz gün geçtikçe daha çok yoruluyor. Aslında istediğimiz tek şey bizim için gerekli olan en kısa sürede ulaşmak. Fakat bu karmaşanın içinde algıda seçici olmak ne mümkün!.. "Acaba aklımın hangi ücra köşesinde saklı aradığım bilgi? İşe yarayacağı zaman neden hatırlanmaz ki! Oysa daha dün okumuştum."

Serzenişlerini duyar gibiyiz. Aslında bilgisayarın virüs ya da aşırı yükleme sonucu çökmesini kirlenen zihne benzetebiliriz. Bilgisayar yavaşlıyor yavaşlıyor, veriler birbirine giriyor ve ansızın ekran donup kalıyor. Sonunda dayanamayıp çöküyor. Beyinde aynen bunun gibi yoğun bir bombardımana maruz kaldığından, çökmüyor ama aşırı ve gereksiz yüklemeler sebebiyle unutkanlık gibi bazı can sıkıcı durumlar oluşuyor. Zira beyne giden hiçbir şey kaybolmuyor ve silinmiyor.

Tıpkı uçağın kara kutusu gibi. Zihnimize format atma lüksümüz de olmadığına göre, tek çare bilgileri alma konusunda şüpheci ve seçici olmak.

4-5 şeritli yol hayal edin, trafik normal seyrinde ilerliyor. Tali yollar ana yolla sorunsuz bir şekilde bağlantı kuruyor. Bir de İstanbul trafiğini canlandırın gözünüzde. Gitmek istediğiniz yollar tıkalı. İşe ya da derse yetişmeniz gerekiyor; ancak bu mümkün değil. Gereksiz bilgilerle dolu olan beynimiz de İstanbul trafiği gibi. Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Emin Çakır, zihin kirliliğini, insanın hayatının hiçbir döneminde ihtiyaç duymayacağı ve kullanma ihtimalinin olmadığı boş, anlamsız, fikri alt yapısı olmayan işlerle meşgul olma hali olarak tanımlıyor. Yani mesleğimiz, bilgi seviyemiz ne olursa olsun beynimize kodladığımız, bizi meşgul eden birçok aktivite, soyut dünyamıza, herhangi bir katkı sağlamıyor.

Öğrenme güçlüğü, unutkanlık ve bilgi kaybına yol açıyor. Aslında beyni yoran fazla bilgi depolamak değil. Zira yorulmaz beyin. Onu yıpratan şey faydasız boş şeylerle doldurmak. Hal böyle olunca "Anahtarı nereye koydum kim bilir?", "Acaba ocağın altını söndürdüm mü?", "Hanımefendinin adı neydi? Daha geçen gün tanışmıştık." Bu ve benzeri şikayetleri duymak kimseyi şaşırtmıyor. Mesela defalarca bir kitabı okuyoruz, altını çiziyoruz ama bitirdikten sonra hatırlayamıyoruz içindeki çoğu bilgiyi. Nereye baksak insanlar unutkanlıktan ya da bilgi kaybından şikayet ediyor. Oysa âlimlerin yani ilim erbabının hayatına baktığımız zaman oldukça farklı görünüyor. Kısacık ömürlerine sığdırıyorlar ummanları varan bilgileri. "Sorun yaşadığımız çağda mı, yoksa insanoğlunda mı?" diye sorarsak aynayı kendimize çevirmiş oluruz. Fatih Üniversitesi Yabancı Diller Eğitimi Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Yakup Çetin, unutkanlığın adeta bir enfeksiyon gibi yayıldığını anlatıyor.

Çalışma odamızda duran bilgisayar, salonun başköşesini kaplayan TV, okuduğumuz gazete ve dergiler zihin kirliliğinin ana aktörleri. Sokağa çıktığımızda da enva-i çeşit görüntü ile karşılaşıyoruz. İlanlardan tutun reklamlara varıncaya kadar bunların hepsi beynimizin bir köşesine yer ediyor biz istemesek de. Bu durumun ruh dünyamızla birlikte sosyal yaşamımızda da birçok olumsuz etkisini görüyoruz. Çünkü bir insan özellikle müstehcen ya da şiddet içeren izlediği zaman kalp atışı hızlanıyor ve beynindeki salgılar kimyasını ve hafızasını negatif yönde etkiliyor. Bu kişi günlerce kendine gelemiyor, normal hafızaya ulaşması zaman alıyor. Çetin, zihin kirliliğinin hafızaya olumsuz etkisi hakkında öğrencileri üzerinde yaptığı çalışmayı paylaşıyor bizimle: "Öğrencilerime önce 15 Almanca kelime gösterdim ardından; Korku, şiddet içeren videolar izlettim. Normal günlük hayatta TV’lerde çıkan cinsel görüntüler de vardı bunların içinde. Kelimeleri hatırlayıp hatırlamadıklarını denetledim. Birçok kelimeyi hatırlayamadılar. 1 ay sonra çocuklara yine 15 kelime gösterdim. Bu defa zihin kirliliğine kapı aralayacak şeyler izletmedim. Kimi kitap okudu, kimi de müzik dinledi. Bu defa yüksek performans gösterip öncekine göre daha fazla kelime hatırladılar."

Çetin, başarıya zihin kirliliğinin etkisinin olup olmadığını belirlemek için seviyeleri farklı çocuklara anket uyguluyor. Başarısı düşük öğrencilerin televizyon seyretme ve internet kullanma oranı daha yüksek çıkıyor. Haber bültenlerinde maruz kaldığımız şiddet unsurları ve dizi filmlerde had safhaya ulaşan müstehcen sahneler bizi bir yozlaşmanın içine sürüklüyor. Çetin’e göre Türkiye’de zihin kirliliği bilinçli bir şekilde pompalanıyor. İnsanlar kitap ve faydalı yayınlar okumak yerine TV ve internetle vakit öldürmeye özendiriliyor. Zira 7 yaşındaki bir çocuğun bile bugün Facebook hesabı var. Halbuki başarılı ve kaliteli bir hayat sürdürmek için gözümüzün önüne gelen her şeyi izlemeyip kontrolü elden bırakmamak gerekiyor. Biz seçici olmazsak kirlenen zihnimiz, akademik, sosyal, ailevi hayatımızı ve başarımızı törpülemeye devam edecek.

ÇOK İZLEYİP AZ OKUYORUZ

Türk Bağımsız Eğitimcileri Sendikası’nın yaptığı ankete göre Türk insanı günde ortalama 5 saat TV izlerken yılda 6 saat kitap okuyor. Bu sonuçlar Yakup Çetin’in tezlerini destekliyor. YEŞİLAY Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Vehbi Altunçul da yaşadığımız çağın görsel tuzaklarla dolu olduğu düşüncesinde. Bu tuzaklar, ruh ve akıl sağlığımızı tehdit ettiği gibi ciddi tehlikelere de davetiye çıkarıyor: "Yaptığım konferanslarda, hiçbir manevî değeri olmayan, bilimsellikten uzak, cinsellik ve adam öldürmeye yönelik senaryoların cirit attığı, eğlence adı verilen seviyesiz envai çeşit programları zihnimizin nasıl bulandırdığını üstüne basa basa haykırıyorum."

Dizideki oyuncuların isimlerini göbek adına kadar zihnine yerleştiren insanlarımızı eleştirmekten kendini alamıyor Altunçul. Birçok yerde sayısız konferans veren eğitimci yazar Ali Erkan Kavaklı ise sınırsız televizyon izleyip internet ve cep telefonu kullanmayı ehliyetsiz araba kullanmaya benzetiyor. İnternet, elbette bilgiye çok hızlı ve kolayca ulaşmamızı sağlıyor. Burada Kavaklı’nın dile getirdiği, "En basitinden gereksiz e-mailleri temizlemek için dünya zaman harcıyoruz. Peki, kitap okumak gibi soylu bir eyleme bir saat bile vakit ayırmazken ekran karşısında bozuk para gibi harcanan zamana ne demeli?" sorusunu kendimize yöneltmemiz gerekiyor.

Ne televizyon ne de bilgisayar başında soyutluya biliyoruz kendimizi. Telefonunuz artık küçük bir dünya, tek bir tuşla birçok bilgi elimizin altında. E-maillerimizi de gittiğimiz her yere taşıyoruz. Bilgiye ulaşmanın oldukça kolay olduğu çağımızda tehlike ile burun burunayız adeta. Bombardımanı nereden geleceğini de kestiremiyoruz üstelik. Psikolojik danışman Hasan Ali Göncü bu kirliliğin daha çok ruh dünyasının menfi yönde etkilediği kanaatinde… Zira insanın beyni kadar ruh ve maneviyatı da etkileniyor olumsuz uyarıcılardan. Aslında tüketim kültürünün bunda payı oldukça büyük… Sahip olma hırsı, aşırı sorgulayıcı bir hayat mutsuz ve depresif insanlar doğuruyor. Göncü, "Maalesef sadece mutlu yaşamanın yollarını arayan, ama başkalarının mutluluğunu veya iyi olmasıyla ilgilenmeyen insanlar yetiştiriyoruz." diye yakınıyor.

GÜNAHLAR HAFIZAMIZI KÖRELTİYOR

Modern dünyanın keşmekeşinin içinde hafıza problemi yaşamamız pek de şaşırtıcı değil. Fakat gelin görün ki ilim ve irfanı asırları aşıp günümüze ulaşan İmam Şafiî gibi şahsiyetler bile kendi büyüklükleri nisbetinde unutkanlıktan muzdarip. İmam-ı Şafiî kaleme aldığı bir şiirinde hocası Vekî’ b. Cerrah’a şöyle bir serzenişte bulunuyor: "Vekî’ye hafızamın zayıflığını şikayet etmiştim de; bana, günahtan uzak durmamı tavsiye etti, ilmin İlâhî nurlardasın bir nur olduğunu, o nurun günahkâr olana verilmeyeceğini söyledi." Kaynaklardan İmam-ı Şafiî’nin unutkanlığına sebep olan günahı için gözünün, yoldan geçen bir kadının topuğuna ilişmesi diye not düşülür. Sadece bu hassas örnek bile hafızayı körelten sebeplerin başında günahların geldiğini gösteriyor. Çünkü günah, bir virüs gibi kalbe sirayet edip şehevî hisleri tetikliyor. Cenâb-ı Hak bu sebeple, "Unuttuğun takdirde Allah’ı zikret." (Kehf Sûresi 24. ayet) diye kullarına ikazda bulunuyor.

Allah Rasulü (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), "Nazar (bakış) şeytanın zehirli oklarından bir oktur." buyuruyor. Efendimiz, Mevlâ’nın beyanını da naklediyor: "Kim Benim korkumdan dolayı harama bakmayı terk ederse, kalbine öyle bir iman neşveşi ve halâveti atarım ki, onun zevkini gönlünün derinliklerinde duyar." Gönüllerin Sultanı (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Ali’ye hitap ettiği "Bakışın ilki senin ama ikincisi aleyhinedir." sözüyle de bizi bakışın vereceği zarara karşı uyarıyor.

Yaşadığımız çağın başıboş hayat anlayışı Âdemoğlunu malayanî (ilgisiz, boş) işlere yöneltiyor. Yarınını düşünmeden yaşayan, günü gününe tasasız, derbeder bir hayat insanı gerçek amacından saptırıyorlar bir anlamda. Bunlara bir yerde bir de yersiz ve gereksiz merak duygusu eklenince dedikodu da kaçınılmaz oluyor. Bu da zihni, aslî vazifelerden uzaklaştırıyor. Zihin; günah, hata ve kötülüklerle kirleniyor. Böyle bir kirlenme, hayırlı işlere devam etme arzusunu kırıp salih amellerde süreklilik isteğini azaltıyor. Bu durumda da fenalıklara meyil gücünü artırıyor. Neticede, çok kıymetli dakikalar faydasız hayallerle eriyip gidiyor; zihin ise, yararsız düşüncelerin istilasına uğrayarak bir çeşit esarete düşüyor. Haliyle zihin ve kalp dağınıklığı yaşayan bir insan, birinci derecede üzerinde durup yoğunlaşması gereken meselelere dahi yoğunlaşamıyor. Nitekim gerçek huzur ve saadete, zihnin dağınıklık ve perişaniyetten kurtarılması, kalbin itmînan ve istirahate erdirilmesi neticesinde ulaşılabilir. Zihni kirlenmemiş her insan, istediği zaman, kanatlanan rûhu sayesinde kalbinin sonsuz iklimlerine doğru açılarak hakiki mutluluğu elde edebilir. Böyle bir bahtiyarlığı yakalamanın en önemli şartı ise, akıl kütüphanesini tertemiz fikirlerle donatmak ve kalp hazinesini selim duygularla nurlandırmaktır şüphesiz.

EGZERSİZ OLMADAN OLMAZ

Uzmanlar zihinsel egzersizlerin hafızayı canlı tuttuğu kanaatinde. En güzel yol ise Kur’ân-ı Kerim ezberlemek. Allah Kelâmı ile beslenen beyin hücreleri malayani işlere vakit bulamıyor. Bu da onu canlı ve zinde tutuyor. Faydalı uğraşlarla meşgul olmak, vecize ve şiir ezberleri de oldukça yararlı. Bilimsel araştırmalar da gösteriyor ki, düzenli olarak okuyan insanlar ileri yaşlarda alzheimer gibi rahatsızlıklara daha az yakalanıyor. Beyni zinde tutmanın yolları ise şunlar:

1. İnsan bedeni hareket halindeyken zihin daha iyi çalışır. Bedensel zekânızı geliştirmek için her gün en az 1 saat yürüyün.

2. Bilgi, beynin vitaminidir. Her beyin hücresi de özeldir. Bu bilgileri alırken seçici olun.

3. En büyük israf, beynin kullanılmamasından kaynaklanır. Onu faydalı işlerle kullanın.

4. Beyninizi geliştirmek için bulmaca çözün, aktif bir sosyal hayatı tercih edin, ilgili bir aile ortamı oluşturun.

5. Basit bir hayat tarzı ve sağlıksız beslenme de zekânın düşmanıdır. Bunlardan kaçının.

6. Zihin sağlığınız için uyku düzenine dikkat edin.

7. Televizyon, insan aklını tembelleştirir. İki saatini ekran başında geçiren kişi, ancak bir haftalık beyin açıcı programla normale dönebilir. Bu sebeple televizyondan mümkün olduğunca uzak durun.

8. Yeni bilgiler öğrenmek, kişisel yeteneklerin farkına varmak, günlük tutmak, dil öğrenmek, spor yapmak, stresten uzak durmak ve dua etmek de zihin dünyamız için oldukça faydalı olduğunu unutmayın.

BEYİN İÇİN FAYDALI GIDALAR

Ceviz, balık, bal, kuru üzüm, brokoli, yeşil çay, balık yağı ile çörekotu ve balla yapılan macun.

Antioksidan özellikleri olan C ve E vitaminleri açısından zengin havuç, ıspanak, çilek, domates ve diğer koyu yeşil yapraklı sebze karışımları.

Koyu yeşil renkli yeşil sebzeler, yağsız kırmızı et, domates, pekmez, kuru fasulye, bezelye ve kayısı kurusu gibi demir içeren yiyecekler.

B vitamininden zengin yağsız süt, yoğurt, muz, deniz ürünleri ve kuru baklagiller.

Tuğba Mezararkalı – Yeni Bahar Dergisi 31. Sayı
erkam
erkam
Admin

Mesaj Sayısı : 263

https://hicret.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz