HASTANIN NAMAZI,İMA İLE NAMAZ
2 posters
HİCRET :: İlim :: Fıkıh / Akaid
1 sayfadaki 1 sayfası
HASTANIN NAMAZI,İMA İLE NAMAZ
Imran b. Husayn (R.A.) şöyle demiştir “Bende basur hastalığı vardı. Durumu Resulullah (S.A.V.)’e sordum. Buyurdu ki; namazı ayakta kıl. bunu yapamazsan oturarak kıl. Buna da gücün yetmezse, yan yatarak kıl.”
Nesaî şunu ilave etmiştir: “Eğer gücün yetmezse sırt üstü kıl. Allah kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez”
(Buharî, Taksîr, 19; Ebü Davud, Salat, 175; Tirmizî, Salat, 157; İbn Mace, İkamet, 139).”
Sahabeden Câbir bin Abdillah (R.A.) diyor ki :
Resûlullah (A.S.) Efendimiz bir hastayı ziyaret ettiğinde, önüne bir yastık koyup onun üzerinde secde ederek namaz kıldığını gördü. Bunun doğru olmadığını belirterek yastığı tutup kaldırdı ve ona şöyle tavsiyede bulundu : «Yere eğilip secde et. Buna güç getiremiyorsan, baş işaretiyle kıl, ancak secde için başını biraz daha alçalt. Rükû' için az alçalt.»
(Beyhaki - Ebû Hatem Sahihtir)
Hz. Âişe Validemiz (R.A.) diyor ki :
«Resûlullah (A.S.) Efendimiz ölüm hastalığında bağdaş kurarak namazını kıldı.»
(Nesâi - Hâkim : Sahihtir.)
''Oturarak namaz kılanın ecri,ayakta namaz kılanın ecrinin yarısı kadardır.''
(Muvatta,cemaat,19,20)
''.....hiçbir kimseye gücünün üstünde bir yük ve sorumluluk teklif edilmez.....'' Bakara 2/233
(Ey Muhammed!) Cephede sen de onların (mü’minlerin) arasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silâhlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında (bir rekât kıldıklarında) arkanıza (düşman karşısına) geçsinler. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silâhlarını yanlarına alsınlar. İnkâr edenler arzu ederler ki, silâhlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Yağmurdan zahmet çekerseniz, ya da hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda size bir beis yoktur. Bununla birlikte ihtiyatlı olun (tedbirinizi alın). Şüphesiz Allah, inkârcılara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah’ı anın. Güvene kavuştunuz mu namazı tam olarak kılın. Çünkü namaz, mü’minlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır. (Nisa 4/102-103)
Hasta olan müslüman ayakta durduğu takdirde kendisine bir zarar gelecekse, o takdirde oturarak kılar. Oturarak kılmakta da bir zarar görecekse, o takdirde yan üzeri uzanarak kılar.Bunun gibi hastalığının artacağından veya yarasının geç kapanacağından endişe ederse, o takdirde ayakta değil, oturarak namazını kılar.
Ayağa kalktığı zaman zaafiyet ya da tansiyon nedeniyle baş dönmesi oluyorsa, yine de oturarak kılabilir. Ayakta durduğu takdirde fazla bir acı hissediyor, oturduğunda bu hafifliyorsa, o takdirde oturarak kılması daha uygun olur. Ancak acı fazla sıkıntı verecek durumda değilse, ayakta kılmayı tercih etmek gerek.
Namaz, “yüzü Doğuya ya da Batıya”(Bakara-177) çevirme eylemini aşan bir anlam taşır. Bu ibadet insanın dışıyla, içiyle, vücuduyla, aklıyla ruhuyla bir bütün olarak Rabbine yönelme pratiğidir. Namaz, ne sırf bir vücud egzersizleri yekünü ve ne de sırf Allah’a tasavvufi bir yönelme girişimidir. İslâm’a uygun namaz, bu dinin hayat ile ilgili temel düşüncesinin kısa bir özetini oluşturur.
İslâm, insanı; beden, akıl ve ruh kesimleri ile birleşmiş bir bütün olarak tanır. Ne toplam olarak insan dediğimiz canlı varlığı oluşturan bu üç güç kaynağının (beden-ruh-akıl) faaliyetleri arasında çatışma olduğunu varsayar ve ne de ruhun özgürlüğü hesabına bedeni baskı altına almaya girişir. Çünkü ruhun özgür olabilmesi için böyle bir baskı gerekli, zarurî değildir. İşte bu temel düşüncenin ışığı altında İslâm, en büyük ibadet türü olan namazı bu üç insanî güç kaynağının faaliyetlerini yansıtabilecek bir fırsat sayarak her üç güç kaynağını da birarada uyum ve karşılıklı ilişki içinde yaradan’a yöneltir. Daha açık söylemek gerekirse namazın kıyamını (ayakta durma eylemini), rükuunu ve secdesini bedenin hareketini gerçekleştirici; onun okumasını (kıraatını), okunan ayetlerin anlamını düşünme ve irdelemesini aklın faaliyetini yansıtıcı; bunlar yanında onun içerdiği, Allah’a yönelmeyi ve O’na teslim olmuşluğu ruhun faaliyetini aksettirici bir fırsat olarak kabul eder. Bu faaliyet kesimlerinin her üçü de eş zamanlı olur. Bu şekilde namaz kılmak, her vakit namazında ve her rekâtta İslâm’ın hayatla ilgili görüşünü bir bütün olarak müslümana hatırlatır ve bu hayat görüşünü yine bir bütün olarak pratiğe yansıtır.
(Fizilalil Kuran-Seyyid Kutub)
Nesaî şunu ilave etmiştir: “Eğer gücün yetmezse sırt üstü kıl. Allah kimseye gücünün yeteceğinden fazlasını yüklemez”
(Buharî, Taksîr, 19; Ebü Davud, Salat, 175; Tirmizî, Salat, 157; İbn Mace, İkamet, 139).”
Sahabeden Câbir bin Abdillah (R.A.) diyor ki :
Resûlullah (A.S.) Efendimiz bir hastayı ziyaret ettiğinde, önüne bir yastık koyup onun üzerinde secde ederek namaz kıldığını gördü. Bunun doğru olmadığını belirterek yastığı tutup kaldırdı ve ona şöyle tavsiyede bulundu : «Yere eğilip secde et. Buna güç getiremiyorsan, baş işaretiyle kıl, ancak secde için başını biraz daha alçalt. Rükû' için az alçalt.»
(Beyhaki - Ebû Hatem Sahihtir)
Hz. Âişe Validemiz (R.A.) diyor ki :
«Resûlullah (A.S.) Efendimiz ölüm hastalığında bağdaş kurarak namazını kıldı.»
(Nesâi - Hâkim : Sahihtir.)
''Oturarak namaz kılanın ecri,ayakta namaz kılanın ecrinin yarısı kadardır.''
(Muvatta,cemaat,19,20)
''.....hiçbir kimseye gücünün üstünde bir yük ve sorumluluk teklif edilmez.....'' Bakara 2/233
(Ey Muhammed!) Cephede sen de onların (mü’minlerin) arasında bulunup da onlara namaz kıldırdığın vakit, içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun. Silâhlarını da yanlarına alsınlar. Bunlar secdeye vardıklarında (bir rekât kıldıklarında) arkanıza (düşman karşısına) geçsinler. Sonra o namaz kılmamış olan diğer kısım gelsin, seninle beraber kılsınlar ve ihtiyatlı bulunsunlar, silâhlarını yanlarına alsınlar. İnkâr edenler arzu ederler ki, silâhlarınızdan ve eşyanızdan bir gafil olsanız da size ani bir baskın yapsalar. Yağmurdan zahmet çekerseniz, ya da hasta olursanız, silâhlarınızı bırakmanızda size bir beis yoktur. Bununla birlikte ihtiyatlı olun (tedbirinizi alın). Şüphesiz Allah, inkârcılara alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
Namazı kıldınız mı, gerek ayakta, gerek otururken ve gerek yan yatarak hep Allah’ı anın. Güvene kavuştunuz mu namazı tam olarak kılın. Çünkü namaz, mü’minlere belirli vakitlere bağlı olarak farz kılınmıştır. (Nisa 4/102-103)
Hasta olan müslüman ayakta durduğu takdirde kendisine bir zarar gelecekse, o takdirde oturarak kılar. Oturarak kılmakta da bir zarar görecekse, o takdirde yan üzeri uzanarak kılar.Bunun gibi hastalığının artacağından veya yarasının geç kapanacağından endişe ederse, o takdirde ayakta değil, oturarak namazını kılar.
Ayağa kalktığı zaman zaafiyet ya da tansiyon nedeniyle baş dönmesi oluyorsa, yine de oturarak kılabilir. Ayakta durduğu takdirde fazla bir acı hissediyor, oturduğunda bu hafifliyorsa, o takdirde oturarak kılması daha uygun olur. Ancak acı fazla sıkıntı verecek durumda değilse, ayakta kılmayı tercih etmek gerek.
Namaz, “yüzü Doğuya ya da Batıya”(Bakara-177) çevirme eylemini aşan bir anlam taşır. Bu ibadet insanın dışıyla, içiyle, vücuduyla, aklıyla ruhuyla bir bütün olarak Rabbine yönelme pratiğidir. Namaz, ne sırf bir vücud egzersizleri yekünü ve ne de sırf Allah’a tasavvufi bir yönelme girişimidir. İslâm’a uygun namaz, bu dinin hayat ile ilgili temel düşüncesinin kısa bir özetini oluşturur.
İslâm, insanı; beden, akıl ve ruh kesimleri ile birleşmiş bir bütün olarak tanır. Ne toplam olarak insan dediğimiz canlı varlığı oluşturan bu üç güç kaynağının (beden-ruh-akıl) faaliyetleri arasında çatışma olduğunu varsayar ve ne de ruhun özgürlüğü hesabına bedeni baskı altına almaya girişir. Çünkü ruhun özgür olabilmesi için böyle bir baskı gerekli, zarurî değildir. İşte bu temel düşüncenin ışığı altında İslâm, en büyük ibadet türü olan namazı bu üç insanî güç kaynağının faaliyetlerini yansıtabilecek bir fırsat sayarak her üç güç kaynağını da birarada uyum ve karşılıklı ilişki içinde yaradan’a yöneltir. Daha açık söylemek gerekirse namazın kıyamını (ayakta durma eylemini), rükuunu ve secdesini bedenin hareketini gerçekleştirici; onun okumasını (kıraatını), okunan ayetlerin anlamını düşünme ve irdelemesini aklın faaliyetini yansıtıcı; bunlar yanında onun içerdiği, Allah’a yönelmeyi ve O’na teslim olmuşluğu ruhun faaliyetini aksettirici bir fırsat olarak kabul eder. Bu faaliyet kesimlerinin her üçü de eş zamanlı olur. Bu şekilde namaz kılmak, her vakit namazında ve her rekâtta İslâm’ın hayatla ilgili görüşünü bir bütün olarak müslümana hatırlatır ve bu hayat görüşünü yine bir bütün olarak pratiğe yansıtır.
(Fizilalil Kuran-Seyyid Kutub)
Geri: HASTANIN NAMAZI,İMA İLE NAMAZ
Imrân İbn Husayn basur/hemoroid hastası olduğunda şöyle demiştir: "Hz. Peygamber'e sallallâhu aleyhi ve seitem oturarak namaz kılmanın hükmünü sordum. Bana şöyle cevap verdi:
"Ayakta kılmak daha faziletlidir. Oturarak kılan ayakta kılan kimsenin sevabının yansı kadar sevap alır. Uyuyarak kılan ise oturarak kılan kimsenin sevabının yansı kadar sevap alır."
Ebû Abdullah (İmam Buhârî) şöyle demiştir: "Bana göre burada uyuyarak diye ifade edilen durum, uzanarak/yatarak namaz kılmak anlamındadır."
Muhtasar Fethul Bari,1116
Imrân İbn Husayn anlatıyor: "Basur (hemeroid) olmuştum. Hz. Pey-gamber'e sallallâhu aleyhi ve sellem namazı nasıl kılacağımı sorduğumda bana şöyle cevap vermişti:
"Ayakta kıl Ayakta kılamayacak kadar kötü durumdaysan oturarak kıl. Oturmaya da gücün yetmiyorsa yarım üzerine uzanarak kıl."
Muhtasar Fethul Bari,1117
Oturarak bile namaz kılamayacak kadar kötü durumda olan bir kimse namazını yanı üzerine yatarak kılar. Bu ifade herhangi bir farzı yerine getirme gücünden yoksun olan kimselerin, söz konusu farzın bir alt derecesindeki farzı uygulamaları gerektiğini, söz konusu görevi tamamen terk etmenin caiz olmadığını gösterir. Bu hadis, oturarak namaz kılmaya güç yetiremeyen kişiden namaz yükümlülüğü düşer, diyenlerin görüşünü çürüten bir delildir.
Imrân Ibn Husayn'ın maksadı hasta olan kimselerin nasıl namaz kılacaklarını öğrenmektir. Fakat kendisindeki hastalık az görülen bir mazeret olduğu için kaza etmesi de mümkündür. Bu rivayet bir alt derecedeki farza geçmek (ayakta duramayanın oturması, oturamayanm uzanması) bakımından ayakta dura-mamak ile oturamayacak kadar kötü olmak arasında herhangi bir fark olmadığını da göstermektedir. Ancak İmâmü'l-Harameyn el-Cüveynî bu konuda âlimlerin çoğunluğundan farklı düşünür ve söz konusu iki durumun birbirinden farklı olduğunu söyler, Alimlerin çoğunluğunun görüşünü destekleyen rivayetlerden birisi de Taberânî tarafından İbn Abbâs'tan nakledilmiş bir hadistir: "Kişi namazını ayakta kılar. Ayakta kılmakta zorlanırsa (meşakkat duyarsa) oturarak, oturduğu yerde kılmakta zorlanırsa uzanarak kılar." Dikkat edilirse bu hadiste kişinin namaz kılarken zorlanması (meşakkat) hususu esas alınmış ve söz konusu iki durum birbirinden ayrılmamıştır.
Kişinin yan tarafı üzerine uzanması ile ilgili olarak Dârekutnî Hz. Ali'den şöyle bir rivayet nakletmiştir: "Kişi yüzü kıble tarafına gelecek şekilde sağ yanı üzerine uzanır." İşte bu rivayet âlimlerin çoğunluğuna ait görüşün delilidir: "Oturamayacak durumda olan kimse uzanarak namazını kılar."
Müminlerin annesi Hz. Aişe şöyle demiştir: "Hz. Peygamber'in ve sellem yaşı ilerleyinceye kadar gece namazlarını oturarak kıldığını hiç görmedim. Yaşlandığı zamanlar oturarak okur ve rükûya varmak istediğinde kalkıp otuz veya kırk âyet civannda Kur'ân okuduktan sonra rükûa giderdi.
Muhtasar Fethul Bari,1118
Müminlerin annesi Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Hz. Peygamber saibiiâhu aleyhi ve sellem oturarak namaz kılardı. Ayetlerin bir kısmını oturarak okuyup geriye otuz veya kırk âyetlik bir bölüm kalınca kalkar ve bunları ayakta okuyup rükûya varır, sonra da secdeye giderdi. Namazın ikinci rekatını da aynı şekilde kılardı. Namazını bitirdikten sonra bakar ve eğer ben uyanıksam benimle biraz konuşurdu. Fakat uyuyorsam O sallallâhu aleyhi ve sellem da uzanırdı."
Muhtasar Fethul Bari,1119
"Ayakta kılmak daha faziletlidir. Oturarak kılan ayakta kılan kimsenin sevabının yansı kadar sevap alır. Uyuyarak kılan ise oturarak kılan kimsenin sevabının yansı kadar sevap alır."
Ebû Abdullah (İmam Buhârî) şöyle demiştir: "Bana göre burada uyuyarak diye ifade edilen durum, uzanarak/yatarak namaz kılmak anlamındadır."
Muhtasar Fethul Bari,1116
Imrân İbn Husayn anlatıyor: "Basur (hemeroid) olmuştum. Hz. Pey-gamber'e sallallâhu aleyhi ve sellem namazı nasıl kılacağımı sorduğumda bana şöyle cevap vermişti:
"Ayakta kıl Ayakta kılamayacak kadar kötü durumdaysan oturarak kıl. Oturmaya da gücün yetmiyorsa yarım üzerine uzanarak kıl."
Muhtasar Fethul Bari,1117
Oturarak bile namaz kılamayacak kadar kötü durumda olan bir kimse namazını yanı üzerine yatarak kılar. Bu ifade herhangi bir farzı yerine getirme gücünden yoksun olan kimselerin, söz konusu farzın bir alt derecesindeki farzı uygulamaları gerektiğini, söz konusu görevi tamamen terk etmenin caiz olmadığını gösterir. Bu hadis, oturarak namaz kılmaya güç yetiremeyen kişiden namaz yükümlülüğü düşer, diyenlerin görüşünü çürüten bir delildir.
Imrân Ibn Husayn'ın maksadı hasta olan kimselerin nasıl namaz kılacaklarını öğrenmektir. Fakat kendisindeki hastalık az görülen bir mazeret olduğu için kaza etmesi de mümkündür. Bu rivayet bir alt derecedeki farza geçmek (ayakta duramayanın oturması, oturamayanm uzanması) bakımından ayakta dura-mamak ile oturamayacak kadar kötü olmak arasında herhangi bir fark olmadığını da göstermektedir. Ancak İmâmü'l-Harameyn el-Cüveynî bu konuda âlimlerin çoğunluğundan farklı düşünür ve söz konusu iki durumun birbirinden farklı olduğunu söyler, Alimlerin çoğunluğunun görüşünü destekleyen rivayetlerden birisi de Taberânî tarafından İbn Abbâs'tan nakledilmiş bir hadistir: "Kişi namazını ayakta kılar. Ayakta kılmakta zorlanırsa (meşakkat duyarsa) oturarak, oturduğu yerde kılmakta zorlanırsa uzanarak kılar." Dikkat edilirse bu hadiste kişinin namaz kılarken zorlanması (meşakkat) hususu esas alınmış ve söz konusu iki durum birbirinden ayrılmamıştır.
Kişinin yan tarafı üzerine uzanması ile ilgili olarak Dârekutnî Hz. Ali'den şöyle bir rivayet nakletmiştir: "Kişi yüzü kıble tarafına gelecek şekilde sağ yanı üzerine uzanır." İşte bu rivayet âlimlerin çoğunluğuna ait görüşün delilidir: "Oturamayacak durumda olan kimse uzanarak namazını kılar."
Müminlerin annesi Hz. Aişe şöyle demiştir: "Hz. Peygamber'in ve sellem yaşı ilerleyinceye kadar gece namazlarını oturarak kıldığını hiç görmedim. Yaşlandığı zamanlar oturarak okur ve rükûya varmak istediğinde kalkıp otuz veya kırk âyet civannda Kur'ân okuduktan sonra rükûa giderdi.
Muhtasar Fethul Bari,1118
Müminlerin annesi Hz. Aişe'nin bildirdiğine göre Hz. Peygamber saibiiâhu aleyhi ve sellem oturarak namaz kılardı. Ayetlerin bir kısmını oturarak okuyup geriye otuz veya kırk âyetlik bir bölüm kalınca kalkar ve bunları ayakta okuyup rükûya varır, sonra da secdeye giderdi. Namazın ikinci rekatını da aynı şekilde kılardı. Namazını bitirdikten sonra bakar ve eğer ben uyanıksam benimle biraz konuşurdu. Fakat uyuyorsam O sallallâhu aleyhi ve sellem da uzanırdı."
Muhtasar Fethul Bari,1119
Geri: HASTANIN NAMAZI,İMA İLE NAMAZ
Hz. Aişe'nin şöyle dediği nakledilmiştir:
"Resûlullah'm vefatına sebep olan hastalığı iyice artmıştı. Hz. Bilâl gelip namaz vaktinin girdiğini bildirdi. Bunun üzerine Resûlullah Bekir'e söyleyin insanlara namazı kıldırsın' diye emir vermişti. Ben; 'Ebû Bekir pek yufka yürekli ve duygulu bir İnsandır, senin yerine geçtiği zaman hıçkıra hıçkira ağlamaktan sesini cemaate duyuramaz, Ömer'e söylesen de namazı o kıldırsa...' dedim ve hatta Hafsa'dan ResûluIIah'a gidip aynı şeyleri söylemesini istedim. O da gidip 'Ebû Bekir senin yerine geçtiği zaman hıçkıra hıçkıra ağlamaktan sesini cemaate duyuramaz, Ömer'e söylesen de namazı o kıldırsa dedi. Bunun üzerine Resûlullah Yusuf'un başını derde sokan siz kadınlar değil misiniz zaten!?. Söyleyin Ebû Bekir'e namazı kıldırsın" diyerek emrini tekrarladı. Hz. Ebû Bekir namaza başlayınca Resûlullah kendisini biraz daha İyi hissetti ve İki kişinin kolları arasında kalkıp mescide geçti. Mescide varana kadar takatsizliğinden ayaklarını yere sürüyerek gitmişti. Ebû Bekir Resûlullah'ın geldiğini anlayınca geriye doğru çekildi. Bunun üzerine Resûlulîah namaza devam et anlamında işaret etti ve gelip Ebû Bekir'in soluna oturdu. Bu sırada Ebû Bekir ayakta namaz kılıyor ve oturarak namaz kılmakta olan Resûlullah'a uyuyordu. Ashâb-ı kiram ise Ebû Bekir'e uyarak namazlarını kılıyorlardı."
"Resûlullah'm vefatına sebep olan hastalığı iyice artmıştı. Hz. Bilâl gelip namaz vaktinin girdiğini bildirdi. Bunun üzerine Resûlullah Bekir'e söyleyin insanlara namazı kıldırsın' diye emir vermişti. Ben; 'Ebû Bekir pek yufka yürekli ve duygulu bir İnsandır, senin yerine geçtiği zaman hıçkıra hıçkira ağlamaktan sesini cemaate duyuramaz, Ömer'e söylesen de namazı o kıldırsa...' dedim ve hatta Hafsa'dan ResûluIIah'a gidip aynı şeyleri söylemesini istedim. O da gidip 'Ebû Bekir senin yerine geçtiği zaman hıçkıra hıçkıra ağlamaktan sesini cemaate duyuramaz, Ömer'e söylesen de namazı o kıldırsa dedi. Bunun üzerine Resûlullah Yusuf'un başını derde sokan siz kadınlar değil misiniz zaten!?. Söyleyin Ebû Bekir'e namazı kıldırsın" diyerek emrini tekrarladı. Hz. Ebû Bekir namaza başlayınca Resûlullah kendisini biraz daha İyi hissetti ve İki kişinin kolları arasında kalkıp mescide geçti. Mescide varana kadar takatsizliğinden ayaklarını yere sürüyerek gitmişti. Ebû Bekir Resûlullah'ın geldiğini anlayınca geriye doğru çekildi. Bunun üzerine Resûlulîah namaza devam et anlamında işaret etti ve gelip Ebû Bekir'in soluna oturdu. Bu sırada Ebû Bekir ayakta namaz kılıyor ve oturarak namaz kılmakta olan Resûlullah'a uyuyordu. Ashâb-ı kiram ise Ebû Bekir'e uyarak namazlarını kılıyorlardı."
Similar topics
» TEHECCÜD NAMAZI ,GECE NAMAZI KAÇ REKAT KILINIR?
» Kadının Namaz Kılma Şekli İle Erkeğin Namaz Kılma Şekli Farklı mıdır?
» çocuk ve namaz
» 40 Hadisle Namaz
» NAMAZ SURELERİ
» Kadının Namaz Kılma Şekli İle Erkeğin Namaz Kılma Şekli Farklı mıdır?
» çocuk ve namaz
» 40 Hadisle Namaz
» NAMAZ SURELERİ
HİCRET :: İlim :: Fıkıh / Akaid
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz