HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.

Join the forum, it's quick and easy

HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.
HİCRET
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

İFK HADİSESİ HADİSİ

Aşağa gitmek

İFK HADİSESİ HADİSİ Empty İFK HADİSESİ HADİSİ

Mesaj  dareyn Perş. Ocak 20, 2011 12:39 pm

Zuhri merhum, Urve ve baskalarindan almis olarak Hz. Aise'nin su rivayetini nakleder:
"Hz. Aise (radiyallahu anha) buyurmustur ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir sefere cikacagi zaman kadinlari arasinda kur'a ceker, kur'a kime cikarsa onu beraberinde sefere gotururdu.
Bir sefer sirasinda da benim okum cikti ve yolculuguna ben refakat ettim. Bu sefer, ortunme emri geldikten sonra idi. Ben yol sirasinda deve sirtinda giden bir mahmil icinde tasiniyordum. Konak yerlerinde de onun icinde iken iniyordum. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in o gazvesi sona erinceye kadar hep boyle yol aldik. Nihayet geri dondu ve Medine'ye yakin bir yerde konakladik. Geceleyin bir muddet kaldiktan sonra donus emri verildi. Donus emri ciktigi sirada ben kalkip (kaza-yi hacet icin tek basima) sordudan ayrilip gittim. Ihtiyacimi gordukten sonra binegime geri geldim. O sirada gogsumu yokladim. Yemen'in goz boncugundan yapilmis gerdanligimkopmustu. Aramak uzere geri dondum. Onu aramak beni epeyce oyaladi. Benim binegimle mesgul olan askerler gelip mahmilimi deveme yuklemisler. Zannetmisler ki ben mahmilin icindeyim. O zamanlar kadinlar cok hafifti. Az yedikleri icin sisman degillerdi. Askerler mahmilini kaldirirken hafifligine sasirmayip yuklemisler. Ben zaten kucuk yasta bir kadindim: Hulasa devemi surup gitmisler.
Ordu gittikten sonra gerdanligimi buldum. Ordugaha geri dondugum zaman kimseyi bulamadim. Herkes gitmisti. Once bulundugum yere geldim. Beni bir muddet sonra kaybetmis olduklarini farkederek aramaya geleceklerini dusundum. Bu halde iken uyku bastirmis ve uyuyup kalmisim.
Safvan Ibnu Muattal es-Sulemi -ki bilahere (Zekvan'da ikamet ederek) Zekvani unvanini da almistir- (geri gozculugu vazifesiyle) ordugahin gerilerinde geceyi gecirmisti. Sabah olunca benim menzilden gecerken uyuyan bir insan karaltisi gorerek yanima geldi. Gorur gormez beni tanidi. Zira ortunme emri gelmezden once beni gormustu.
Ben onun istirca sesiyle "Inna lillah ve inna ileyhi raci'un =Biz Allah'in kullariyiz ve Allah'a donup varacagiz" uyandim. Derhal basortumle yuzumu orttum. Allah'a kasem olsun bana tek kelime konusmadi, istircaindan baska bir tek sozunu de isitmedim. Indi ve devesini ihtirdi. Binmem icin devenin on ayaklarina ayagiyla basti. Ben de bindim. Devemi onden cekti, boylece yol aldik. Ordu bir yerde konakladigi sirada onlara yetistik.
(Gecikme hadisesini iftira vesilesi yaparak) benim yuzumden helak olanlar oldu. Bu iste en buyuk vebal de Abdullah Ibnu Ubey Ibni Selul'e dusmustu.
Medine'ye geldigimiz zaman bir ay kadar hasta yattim. Meger bu esnada iftira edenlerin dedikodulari herkesi mesgul ediyormus. Benim ise hicbir seyden haberim olmadi. Ancak bir husus bende kusku uyandirmisti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'da, baska zaman hastalaninca gordugum iltifat ve alakayi goremiyordum. Yanima girip selam veriyor, sonra da: "Su sizinki nasil?" deyip cikiyordu. Bu davranisindan biraz iskilleniyordum ama yine de (ortaligi saran) fitneden bihaberdim. Bu halde nekalet devresine girdim.
Bir gece, ben ve Ummu Mistah o zaman icin hela olarak kullandigimiz menasi (denen cukurlarin bulundugu semte) dogru gitmistik. Biz buraya, geceden geceye cikardik. (Hicab ayetinden sonra) evlerde helalar insa edilince cikmaz olduk. Bundan once biz de, eski Araplarin def-i hacetteki usulune uyuyorduk. Ben ve Ummu Mistah -ki bu kadin Ebu Ruhm Ibnu Muttalib Ibni Abdi Menaf'in kizidir- boylece yuruduk. Onun annesi Ebu Bekri's-Siddik'in teyzesi olan Sahr Ibnu Amir'in kizidir. Oglu da Mistah Ibnu Usase Ibnu Ubad Ibni'l-Muttalib'dir.
Isimiz bittikten sonra yuruyorduk. Ummu Mistah, ayagi ortusune takilarak dustu. Kadin (boyle can yakici durumlarda soylenmesi adet olan "dusmanin helak olsun demedi): "Mistah helak olsun!" diye (ogluna) beddua etti. Ben kadina:
-"Amma da yaptin!" Bedir gazvesine katilan bir kimseye beddua ediyorsun ha!" dedim.
-"Anacigim! onun ne soyledigini isitmedin mi?" dedi.
-"Ne soylemis ki?" dedim.
Bunun uzerine iftiracilarin soylediklerini bir bir anlatti. Hastaligima yeni hastalik katildi.
Eve donunce, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yanima girdi ve:
(Ismimi soylemeden) "Adaminiz nasil." dedi. Ben:
-"Ebeveyniminyanina gitmeye izin ver" dedim. Ben, haberin aslini annemle babamdan isitmek istiyordum. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) izin verdi, ben de ebeveynimin yanina geldim. Anneme:
-"Ey annecigim, halk arasinda soylenen bu sozler nedir?" dedim.
-"Ey kizim! Sen bu meseleyi buyutme. Allah'a kasem olsun guzel ve kocasinin yaninda sevgili olan, bircok kumalari (ortak) bulunan bir kadin hakkinda her zaman cok dedikodu ederler" dedi. Ben:
-"Subhanallah, demek halk boyle soyluyor ha!" dedim.
O gece sabaha kadar hic durmadan agladim. Ne gozumun yasi dindi, ne de gozume uyku girdi.
Sabah oldu, ben hala agliyordum. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) o gun Ali Ibnu Ebi Talib'i ve Usame Ibnu Zeyd (radiyallahu anhuma)'i cagirmisti. Benimle ilgili vahyin gecikmesi uzerine ailesiyle ayrilma hususunda onlarla istisare ediyordu.
Usame (radiyallahu anh), ehlinin sucsuzlugu hususunda onlara karsi icinde besledigi sevgiye dayanarak, bildigi hususu soyle dile getirmisti:
-"Ey Allah'in Resulu! Onlar zevcelerinizdir. Allah'a kasem olsun, onlar hakkinda hayirdan baska bir sey bilmiyoruz."
Ali Ibnu Ebi Talib de soyle demisti:
-"Ey Allah'in Resulu, Allah sana darlik vermez. Ondan baska kadin coktur. Sen cariyene sor, (onun halinni o daha iyi bilir), sana gercegi haber verir."
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu tavsiye uzerine cariyemiz Berire'yi cagirdi ve:
-"Ey Berire, soyle! Aise'de sana suphe verici bir husus gordun mu?" diye sordu. Berire:
-"Hayir! Seni hak uzerine peygamber olarak gonderen Zat-i Zulcelal'e yemin olsun, ben onda fena buldugum bir sey gormedim. Ayiplanabilecek tek gordugum sey sudur: "Yasi genc oldugu icin, ailesi icin yogurdugu hamurun uzerine uyur, bu sirada gelen keci, hamurdan yerdi."
(Bu sorusturma sonunda) Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kalkip mescidde bir hutbe okur. Bu iftirayi ilk defa cikaran Abdullah Ibni Ubey Ibni Selul hakkinda soz etmekten ozur dileyerek, minberde sunlari soyler:
-"Ehlim hakkinda bana sikinti veren adami cezalandirmada, intikamimi almada bana kim yardim edecek? Allah'a yemin olsun ehlim hakkinda hayirdan baska bir sey bilmiyorum. Adi iftiraya karistirilan bir adamdan soz ettiler. Onun hakkinda da hayirdan baska bir sey bilmiyorum. O ailemin yanina ben olmayinca hic girmemistir."
Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in bu sozleri uzerine (Evs kabilesinin reisi) Sa'd Ibnu Muaz (radiyallahu anh) kalkti ve:
-"Ey Allah'in Resulu! Allah'a yemin olsun biz ondan senin intikamini aliriz! Eger Evs kabilesindense boynunu vururuz. Hazrecli kardeslerimizden ise, bize sen emredersin, biz emrini aynen yerine getiririz!" dedi.
Hazrec kabilesinin reisi olan Sa'd Ibnu Ubade ayaga kalkti. Sa'd aslinda salih bir kimseydi. Ancak (Sa'd Ibnu Muaz'in konusmasindan alinarak) kabile hamiyet ve gayretine kapilmisti. Sa'd Ibnu Muaz'a donerek su sert cevabi verdi:
-"Vallahi sen yalan soyluyorsun! Sen onu (Abdullah Ibnu Ubey Ibnu Selul'u) olduremezsin. Oldurtmeye gucun de yetmez."
(Ensar'in ileri gelenlerinden) Useyd Ibnu Hudayr (radiyallahu anh) -ki bu zat da Sa'd Ibnu Muaz'in amcaogludur- kalkarak Sa'd Ibnu Ubade'ye cikisti:
-"Allah'a yemin olsun yalan soyleyen sensin. Onu mutlaka oldururuz. (Abdullah Ibnu Ubey'e arka cikiyorsan) sen de munafiksin, munafiklar hesabina kavga ediyorsun!"
Derken (Ensar'in iki kabilesi) Evs ve Hazrec ayaga kalkmislar ve Resulullah (aleyhissalatu vesselam) daha minberde iken, birbirlerine girmeye ramak kalmisti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sukuneti saglayincaya kadar gayret sarfetmis ve minberden inmisti.
Ben o gun de agladim. Ne gozumun yasi dindi, ne de gozume uyku girdi. Muteakip gece de hep agladim: Ne gozumun yasi dindi ne de bir parca olsun uykum geldi. Sabahleyin annem ve babam yanima geldiler. Boylece ben, iki gece bir gunduz araliksiz aglamistim. Oyle ki artik aglamaktan cigerlerim parcalanacak diye dusunuyordum.
Onlar yanimda oturuyorlar, ben de aglamaya devam ediyordum. Derken Ensar'dan bir kadin izin istedi. Ona, gir dedim. Yanima oturup o da benimle aglamaya basladi. Biz bu halde iken Resulullah (aleyhissalatu vesselam) girdi. Sonra oturdu. Hakkimda soylenen seyler soylenileden beri yanimda hic oturmamisti. Bu arada bir ay gecmis ve meselemle ilgili herhangi bir vahy gelmemisti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) otururken sehadet kelimesini de getirmisti. Sonra bana sunlari soyledi:
-"Ey Aise, senin hakkinda bana soyle soyle sozler ulasti. Eger bu dedikodulardan beri isen Allah seni vahiyle tebrie edecektir. Sayet bir gunah isledi isen Allah Teala'ya tevbe et. Zira kul bir gunah isler, sonra da gunahini itirafla tevbe ederse, Allah Teala tevbesini kabul ve affeder."
Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in sozlerini tamamlayinca (izdirabimin siddetinden) gozlerimin yasi kurudu, artik tek bir damla bile yas hissetmiyordum. Babama:
-"Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in sozlerine sen cevap ver" dedim.
Babam: -"Vallahi Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a ne diyecegimi bilemiyorum" dedi. Anneme yonelerek:
-"Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soylediklerine sen bari cevap ver" dedim. Annem de:
-"Vallahi Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a ne soyleyecegimi ben de bilemiyorum" dedi.
Hz. Aise devamla der ki: "Ben yasi henuz kucuk bir kadindim. Kur'an'dan da fazla okumuyordum. Dedim ki:
-"Vallahi ben biliyorum ki halkin soylestigi seyleri isittiniz. Onlar icinize yer etti ve hep inandiniz. Size: "Gunahsizim" dedim, inanmiyorsunuz. Yapmadigim bir seyi size itiraf etsem, -Allah biliyor ki ben ondan beriyim- beni tasdik edeceksiniz. Allah'a kasem olsun, sizinle benim durumumu anlatacak en iyi ornek Hz. Yusuf'un babasi ve onun su sozudur: "Bana guzelce sabir gerekir. Anlattiklariniza ancak Allah'tan yardim istenir" (Yusuf, 18). Sonra yuzumu cevirip yatagima sokuldum. Kasem olsun ben o zaman sucsuz oldugumu biliyordum ve Allah'in benim sucsuzlugumu te'yid edecegine inaniyordum. Ancak, kesinlikle, Allah'in benim hakkimda bir vahiy indirecegini, bunun (kiyamete kadar) okunacagini hic aklimdan gecirmedim. Ben, kendimi, Allah'in herhangi bir sekilde tekellum buyurarak okunacak bir vahiy konusu edilmeye deger bulmuyordum. Ancak, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in gorecegi bir ruya yoluyla Allah'in beni tebrie edecegini umid ediyordum.
Allah'a kasem olsun, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) daha oturmus oldugu yerden kalkmamis ve ev halkindan kimse disari cikmamisti ki Allah, Resulune vahiy indirdi: Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i vahiy sirasinda her zaman gelen halet istila etti. Sonra da o hal zail oldu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) tebessum icindeydiler. Konustugu ilk kelime bana sunu soylemek oldu:
-"Ey Aise Allah'a hamdet. Zira, seni tebrie buyurdu."
Annem de bana: -"Kalk Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a tesekkur et!" dedi. Ben ise:
-"Vallahi hayir, ona tesekkur etmeyecegim, sadece Allahima hamdediyorum. Benim sucsuzlugumu Rabbim vahiy buyurdu" dedim. Allah'in indirdigi vahiy soyleydi:
-"Muhammed'in esine o yalani uyduranlar icinizden bir guruhtur. Bunu kendiniz icin kotu sanmayin, o sizin icin hayirli olmustur. O kimselerden herbirine kazandigi gunah karsiligi ceza vardir. Iclerinden elebasilik yapana ise buyuk azab vardir. Onu isittiginiz zaman, erkek-kadin mu'minlerin, kendiliklerinden husnuzanda bulunup da: "Bu apacik bir iftiradir" demeleri gerekmez miydi? Dort sahid getirmeleri gerekmez miydi? Iste bunlar sahid getirmedikce, Allah katinda yalanci olanlardir. Allah'in dunya ve ahirette size lutuf ve merhameti olmasaydi, o kotu sozu yaymanizdan oturu buyuk bir azaba ugrardiniz..." (Nur 20).
(Bir sayfa tutan) on ayeti, Cenab-i Hakk benim sucsuzlugumla ilgili bu ayetleri indirince, Ebu Bekri's-Siddik (radiyallahu anh) -ki Mistah Ibnu Usase'ye akrabaligi ve fakirligi sebebiyle maddi yardimda bulunuyordu- sunu soyledi:
-"Aise (radiyallahu anha)'ye bu iftirayi yaptiktan sonra, ona artik bir daha yardim yapmayacagim."
Bunun uzerine su vahiy indi: "Icinizde lutuf ve servet sahibi olanlar, yakinlarina, duskunlere ve Allah yolunda hicret edenlere, vermemek icin yemin etmesinler, affetsinler gecsinler. Allah'in sizi bagislamasindan hoslanmaz misiniz? Allah bagislayandir, merhametli olandir" (Nur, 22).
Bunun uzerine Ebu Bekri's-Siddik (radiyallahu anh): "Evet evet, Allah'a kasem olsun, Allah'in beni affetmesini cok severim" dedi ve Mistah'a yapmakta oldugu yardimi yapmaya devam etti ve: "Ebediyyen yardimi ondan kesmeyecegim" dedi.
Hz. Aiese (radiyallahu anha) sozlerine devamla dedi ki:
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) tahkik sirasinda Zeyneb Bintu Cahs'a da hakkimda sormus ve:
-"Ey Zeyneb, bu hususta ne biliyorsun, ne gordun?" demisti. O da:
-"Ey Allah'in Resulu, ben kulagimi, gozumu isitmedigim, gormedigim seyden muhafaza ederim. Ben Aise hakkinda hayirdan baska bir sey bilmiyorum!" demisti. Zeyneb (radiyallahu anha), Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in zevce-i tahireleri arasinda (bazi faziletleri sebebiyle) benimle boy olcusen birisiydi. Allah vera ve dindarligi sebebiyle onu (bu meselede mufteriler tarafinda yer almaktan) korudu. Onun kiz kardesi Hamna ise, onunla mucadeleye koyuldu ve helak olan mufteriler arasinda helak oldu.
Mufteriler arasinda (Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in sairi) Hassan Ibnu Sabit (radiyallahu anh) de vardi. Urve der ki: "Hz. Aise (radiyallahu anha) yaninda Hassan'a kotu soz soylenmesinden hoslanmazdi ve derdi ki: "O su beyti soyleyen kimsedir: "Babam, babanin babasi, irzim, size karsi Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'in irzina bekcidir."
Mesruk Ibnu'l-Ecda der ki: -"Ben Hz. Aise (radiyallahu anha)'nin huzuruna girmistim. Yaninda Hassan Ibnu Sabit (radiyallahu anh)'i gordum. Hz. Aise'ye siir okuyor, bazi beyitleri kendisiyle tezyin ediyordu. Sunu okudu:
"Afifdir, agirdir, iffetinden suphe ne mumkun!
Kotu dusunceden uzak olanlarin etleri bile onu ac birakir."
Hz. Aise r.a ona,fakat sen böyle değilsin.dedi.
Mesruk Hz. Aise'ye dedi ki: "Sen nasil olur da Hassan'in yanina girmesine izin verirsin, o ki, hakkinda Allah soyle buyurmustur: "Iclerinden elebasilik yapana ise buyuk azab vardir." Hz. Aise (radiyallahu anha) su cevabi verdi: "Korlukten daha siddetli bir azab var mi!" Hz. Aise sonra sunu da soyledi "O, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i mudafaa ediyordu."
Buhari, Sehadat, 15, 30, Hibe 15, Cihad 64, Megazi 11, 34, Tefsir, Yusuf 3, Nur 6, 11, Eyman 18, I'tisan 28, Tevhid 35, 52; Muslim, Tevbe 56, (2770); Tirmizi, Tefsir, (3179); Nesai, Taharet 1194, (1, 163-164).
dareyn
dareyn
ilim ehli

Mesaj Sayısı : 482
Yaş : 50
Nerden : Dünya

http://my.opera.com/muhacir/blog/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz