HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.

Join the forum, it's quick and easy

HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.
HİCRET
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Aşere-i Mübeşşere / Cennetle Müjdelenen On sahabe/ Cennetle Müjdelenen Tüm sahabeler

Aşağa gitmek

Aşere-i Mübeşşere / Cennetle Müjdelenen On sahabe/ Cennetle Müjdelenen Tüm sahabeler Empty Aşere-i Mübeşşere / Cennetle Müjdelenen On sahabe/ Cennetle Müjdelenen Tüm sahabeler

Mesaj  muslim Salı Şub. 22, 2011 3:22 pm

Allah Resûlü’nün (sav) bir hadislerinde cennetle müjdelediği on
sahâbeye Aşere-i Mübeşşere denmiştir.
Allah Resûlü:
“Ebû Bekir cennettedir. Ömer cennettedir. Osman cennettedir. Ali
cennettedir. Talha (b. Ubeydullah) cennettedir. Zübeyr (b. Avvam)
cennettedir. Abdurrahman b. Avf cennettedir. Sa’d b. Ebû Vakkas
cennettedir. Said b. Zeyd cennettedir. Ebû Ubeyde b. Cerrah
cennettedir.( Tirmizî, Menâkib, 26; Müsned, 1/193)

Cennetle müjdelenen bu on sahâbenin her biri, pek çok güzel vasfı zirve
noktada yaşamışlardır. Bizzat Allah Resûlü (sav) onların bu
özelliklerini belirterek şöyle buyurur:

“Ümmetimin arasında ümmetime karşı en merhametli kişi, Ebû Bekir’dir.
Allah’ın dini konusunda en güçlü kişi Ömer’dir. En hayalı kişi
Osman’dır. En iyi hüküm veren Ali’dir. Her nebinin bir havarisi vardır,
benim ümmetimin havarisi Zübeyir’dir. Sad b. Ebû Vakkas nerdeyse hak
oradadır. Said b. Zeyd, Rahmân’ın sevdiklerindendir. Abdurrahman b. Avf,
Rahmân’ın tacirlerindendir. Ebû Ubeyde b. Cerrah, Allah ve Resulü’nün
emînidir. Her nebînin sır sahibi vardır. Benim sır sahibim, Muaviye b.
Ebû Süfyan’dır. Bunları sevenler kurtulurlar. Bunlara buğz edenler helak
olurlar. (Muhibbi’t-Taberî, Riyâzu’n-Nadre, 1/218; Müsned, 3/184 )

Allah Resûlü’nün (sav) çeşitli vesilelerle tek tek cennetle müjdelediği
yüze yakın sahâbe vardır. Bunlardan yirmi iki tanesi hanım sahâbelerdir.

Allah Resûlü’nün (sav) yakın çevresinde olan bazı sahâbeler, inanılmaz
fedakârlık ve hizmetler yapmış, bundan dolayı Efendimiz tarafından
cennetle müjdelenmişlerdir.

Bu sahâbelerden biri, malını Resûl için adayan Hârise b. Nûman’dır (ra).
Onun Mescid-i Nebevî’nin yakınında ve etrafında birçok evi vardı. Allah
Resûlü (sav) her evlendiğinde, Hârise bir evini boşaltır ve evi Allah
Resûlü’nün (sav) eşine tahsis ederdi. Böylece bütün evlerini Allah
Resûlü (sav) ve eşlerine vermiştir.” (Makrîzî, İmtâu’l-Esmâ’, 10/93; Şâmî, Sübülü’l-Hüdâ ve’r-Reşâd, 12/50, 3/348; Zehebî, Siyerü Alâmü’n-Nübelâ, 1433. Şahıs )

Hz. Ali (radıyallahu anh), Hz. Fâtıma (radıyallahu anha) annemizle evlenmek istediğinde, Allah Resûlü (sav) ona:
- Kendinize oturacak bir ev hazırla! Buyurur. Emri yerine getiren Hz.
Ali, sahâbelerin de yardımı ile kendisine ancak Mescid-i Nebevî’nin
uzağında bir ev yaptırabilir. Bir süre Allah Resûlü’ne (sav) biraz uzak
olan bu evde otururlar. Hz. Fâtıma annemizi çok seven Allah Resûlü, onu
sık sık ziyaret eder. Ev uzak olduğu için gidip gelmekte zorluk çeken
Allah Resûlü, ara sıra kızına:

- Seni yakınımda bir eve taşımak istiyorum, buyurur. Allah Resûlü’nün
(sav) gidip gelirken zorluk çekmesi, Fâtıma annemizi çok üzüyordu. Bunun
için çare arayan Fâtıma annemizin aklına Hârise b. Nûman gelir. O,
Allah Resûlü, Hz. Âişe annemizle evlenirken evini boşaltarak, anahtarını
Efendimize vermiş ve Efendimiz bir süre onun evinde oturmuştur. Bunu
bilen Fâtıma annemiz babasına:
- Hârise b. Nûman ile konuşsan da, evlerinden birinde oturmamız için bize müsaade etse! Diye ricada bulunur. Allah Resûlü (sav):
- Ben ona böyle bir şey söylemekten haya ederim. O daha önce bana bir ev
verdi. Şimdi ondan tekrar böyle bir şey isteyemem, buyurur. Allah
Resûlü (sav) ile kızı arasında geçen konuşmayı duyan Hârise b. Nûman,
hemen Allah Resûlü’nün yanına gelir ve ona:
- Yâ Resûlallah! Fâtıma’nın, kendine yakın bir yerde oturmasını
istediğini duydum. Benim şu evim, Neccaroğullarından sana en yakını ve
en güzel evidir. Yâ Resûlallah! Ben de, malım da Allah ve Resûlüne
aitiz. Vallahi, evimi kabul etmen, onu reddetmenden beni daha fazla
sevindirir, diye adeta yalvarırcasına, evinin Hz. Fâtıma annemize
verilmesini ister. Allah Resûlü (sav):

- Doğru söylüyorsun. Allah hayrını mübarek kılsın! Buyurur, Hz. Fâtıma annemizi bu eve taşıttırır. (İbn Sa’d, Tabakât, 8/166. )

Allah Resûlü (sav) Hayber fethinden dönerken Hz. Safiyye (radıyallahu
anha) annemiz ile evlenir. Medine’ye gelince, Hârise b. Nûman evlerinden
birini boşaltır. Safiyye annemiz oraya yerleşir. (Vâkidî, Megâzî, 2/708. )
Hz. Âişe (radıyallahu anha) annemiz anlatıyor: “Allah Resûlü’ne hediye
edilen cariye Mariye, Medine’ye gelince, Hârise b. Nûman’ın evine indi.”
(bn Sa’d, Tabakât, 8/212. )

Allah Resûlü (sav) Hayber’den döndükten sonra, Hârise b. Nûman’a
atalarından kalan, onun da Allah Resûlü’ne (sav) hediye ettiği evlerden
birini Hâlid b. Velid’e, birini de Ammar b. Yâsir’e verir. (İbn Sa’d, Tabakât, 4/253. )
Cennetle müjdelenen bir başka sahâbe Âmir b. Füheyre’dir (ra). Yıllarca
müşriklerin işkencesi altında inleyen sahâbe, Hz. Ebû Bekir’in (ra) alıp
azat etmesi ile hürriyetine kavuşur. Allah Resûlü’nün (sav) hicretinde
canını ortaya koyarak Efendimiz’e hizmet eder. Ashâb-ı Suffe’ye
katılarak ilim irfan tahsil eder. Sonunda İslâm daveti uğrunda şehit
olur.
Bizzat Âmir b. Füheyre’yi şehit eden kişi, bu şehadet sırasında
gördükleri karşısında, Müslüman olmaktan başka çare bulamayan Cebbâr b.
Sülmâ anlatır:

“Bir’i Maûne’de, mızrağımı, beni İslâm’a davet eden adamın iki omzunun
arasına sapladım. Mızrağımın ucu onun sırtından girip göğsünden dışarı
çıktı. Mızrak vücuduna saplandığında: “Füztü vallâhi!” (Vallahi
kazandım!) diye bağırdı. Adamın sözlerine bir anlam veremedim. Kendi
kendime: ‘Adam ölüme gitmiyor mu? Peki neyi kazanıyor…?’ (Diye
düşündüm.)”
“Sonra, gözlerimizin önünde göğe doğru yükseldi. Onda gördüğüm bu hal,
İslâm’a girmeme neden oldu. Bir’i Maûne’den ayrıldıktan sonra, doğruca
Dahhak b. Süfyan’ın yanına gittim, ona Âmir b. Füheyre’nin şehit olurken
nasıl göğe yükseldiğini ve söylediği sözleri anlattım. Onun bu sözlerle
ne kastettiğini sordum. ‘Cenneti kazandım demek istemiş’ dedi.” ( İbn Sa'd, Tabakât, 3/231. )
Müslümanlara tuzak kuran Âmir b. Tufeyl, davetçi gurubundan Amr b. Ümeyye’yi esir alınca ona sorar:
- Sen bütün arkadaşlarını tanıyor musun?
- Evet tanırım.
Âmir b. Tufeyl onunla birlikte tek tek bütün şehitlerin yanına giderek, onlar hakkında bilgi alır. Sonra sorar:

- Sizinle gelen arkadaşlarınızdan burada olmayan biri var mı?
- Evet, Ebû Bekir’in azat ettiği kişi aralarında yoktur.
- O nasıl biriydi?
- O ileri gelen ilk sahâbelerdendir.
- Onun durumunu sana söyleyeyim mi? Âmir’i şehit eden Cebbâr b. Selmâ’yı göstererek:
- Onları öldürürken şu adam ona mızrağını sapladı. Mızrağını çekince
adam göğe yükselmeye başladı. Bir süre sonra da gözden kayboldu. Vallahi
onu bir daha görmedim.
- Bahsettiğin kişi Âmir b. Füheyre’dir. (Buhârî, Megâzî, 28.)

Görüldü üzere, sahabelerin hepsi çeşitli faziletlere sahip olmakla
birlikte bazıları; hizmet, takva, cihat, cömertlik, ilim gibi sahalarda
çok ileri derecelere ulaşarak diğerlerini geçerek cennetle
müjdelenmişlerdir.
muslim
muslim
ilim ehli

Mesaj Sayısı : 22

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz