HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.

Join the forum, it's quick and easy

HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.
HİCRET
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

GÜNEŞ SENİN İÇİN DOĞUYOR...

Aşağa gitmek

GÜNEŞ SENİN İÇİN DOĞUYOR... Empty GÜNEŞ SENİN İÇİN DOĞUYOR...

Mesaj  muslim Salı Şub. 22, 2011 6:16 pm

Gözünü bu satırlardan bir an kaldır ve kuş tüyünün düşüşünü hayal et.. Hem havada asılı kalıyor, hem iniyor gibidir...


Gökten yere düştüğü halde,
düştüğünü hissettirmez sana kuş tüyü... Belki de hiç düşmez kuş tüyü.
Hayır, hayır düşüyor değildir. Belki de kendisi yere doğru inmeyi, yere
konmayı tercih ediyor gibidir. Hani yağmur gibi... Düşüyor değil
indiriliyor. Öyle ki, bir kuş tüyünün inişini seyrederken, sayısız
göklerden sayısız tüylerin düştüğü duygusuna kapılırsın, kuş tüyü yere
indiğinde henüz düşüşünü tamamlamadığını hissedersin. Doğru; düşmez
aslında kuş tüyü, “iner” gibidir, “indirilir” ve “hep indirilir”.
Meleklerden kopmuş gibi, melekler gibi.. Şimdi de uykun gelir mi kuş
tüyünü duyunca? Yoksa uyanır mısın tatlı ve gerçek bir rüyaya? İşte sana
kuş tüyü gibi hafifçe dokunan öğütler... İstersen bırak düşsün,
istersen havada öylece asılı kalsın. Sen bilirsin.


Sevmeyi öğren:


Sevdikçe varlığının kâinatla toplandığını görürsün.

Sevince, kendini kendinden öte
taşırsın. Sevince kalbine yeni ve sonsuz kanatlar takarsın. Sevince,
mavi bir deniz olur kalbin; hiç bilmediğin kıyılara varırsın.


Bağışlamayı öğren:


Bağışladıkça dostlarının
sayısını onla çarpmış olursun. Bağışlamak kalbinin yükünü azaltır.
Bağışlayınca, kalbine batan dikenler güle döner. Bağışlayınca önce
kendini bağışlamış gibi olursun, nefretin ve kinin yükünü omzundan
atarsın.


Pişmanlık duymaktan korkma:


Pişmanlığını itiraf ettikçe
hatalarının küçük, anlaşılır ve bağışlanabilir parçalara bölebildiğini
görürsün. Pişmanlık sancısını göze aldığın sürece, hatadan dönmenin
lezzetini de yaşamaya başlarsın. Pişmanlık içtenliğin sınamasıdır.
İçtenliği olmayanlar pişman olamazlar. Pişman olmayanlar içtenlik
kazanamazlar.


Hatırlamayı öğren:


Hatırladıkça, sevgilerinin
karekökünü bulup, onlardan hüznü çıkardığını fark edersin. Hele de
çocukluğunu çok hatırla ki, hiç endişesiz mutlu olduğun anları yeniden
yaşa. Mutlu olmayı beceremeyen biz büyüklere içimizdeki çocuk mutluluğun
sadelik ve hırssızlıkla ilgili olduğunu fısıldar. Dur ve dinle
çocuğunu.


Değer vermesini öğren:

Değer verdikçe sevgilerin
küpünü bulup, onları mutlulukla çarpabildiğini görürsün. Değer vermeden
geçirdiğin günün güneşi hiç doğmamış gibidir. Değerini bilmediğin eşyaya
hiç sahip olmamış gibisindir. Değerini bilmediğin dostların sana göre
hiç yaşamamış gibidir. Değer vermesini öğrendiğinde, hayatın
sahihleştiğini fark edersin. Daha yavaş yürürsün ama adımlarını yere
sıkı basarsın.


İltifat etmesini öğren:


İltifat ettikçe, insanlarla
arandaki en kısa mesafenin bir tebessümün resmettiği eğri bir çizgi
olduğunu görürsün. İltifat etmek yalan konuşmak demek değildir. İltifat,
muhatabının görmek istediğin yere ulaşması ve oradan öte geçmesi için
temennide bulunmaktır.


Özür dilemesini öğren:

Özür diledikçe nefretin ve
öfkenin sonsuza bölündüğünü, böylece dargınlıkların limit sıfıra
giderken yok olduğunu fark edersin. Ayrıca bak: “Pişmanlık duymaktan
korkma” öğüdü.


Aşktan korkma:

Böylece bir üçgenin iç
açılarının toplamının 180 dereceyi aşıp, bütün yamukları kendi içinde
barındırabildiğini görürsün. Aşk pürüzleri yok eder; dikenleri gül eder,
acıları haz eyler.


Ara sıra hüzünlen:


Hüznün kalbine dokunmasına
izin ver. Böylece bütün mutlulukların ve zevklerin sonunda ayrılık
çizgisine teğet geçip geri döndüğünü görürsün. Hepimiz ayrılıkların
kuşattığı bir adada şimdilik yaşayan fanileriz. Hüzün, faniliğin ince
sızısını kalbine hissettirdiği için, seni ebediyete komşu eder. Hüznünü
öldürürsen ölümü anlayamadığın gibi hayatı da anlayamazsın.



Ve bir gün öleceğini bil:


Kesinlikle öleceksin ve
öldüğün gün anlayacaksın ki, yaşadığın hayat, paydası sonsuzluk olan
basit bir kesirden ibaretmiş. Kesrin payında ne olursa olsun, ne kadar
çok şey biriktirmiş olursan ol, hepsi son işlemde sıfıra eşitlenir.
Kesrin üzerine, yani bu dünyaya, sonsuzluk cinsinden bir şeyler koyman
gerekiyor. Yoksa “elde var sıfır”


Her gün yeniden uyan:


Uyanmayı sadece gözünü açmak
olarak bilen için, bir şafak vakti ne kadar da sıradandır. Hayranlık
duygusunu her gece iki göz kapağının ardına sakladığı gözleri gibi her
daim uykuda bırakan için, bir gün doğumu “sabahın körü” olasıca
karanlıktır. Kulluk heyecanını avucunda tutamadığı bir kor gibi savurup
söndüren için, bir seher vakti eğreti ve tanımsız bir vakitsizliktir.
Haydi, aç gözlerini... Aç gönlünü... Şimdi ve burada var olduğunu fark
et. Var edildiğini fark et. Buraya, bu sabaha bir insan olarak
gönderildiğini bil. Bu sabahın senin için, sana özel olarak
yaratıldığını fark et. Uyan... Güneş senin için doğuyor...


Dr. Senai DEMİRCİ



muslim
muslim
ilim ehli

Mesaj Sayısı : 22

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz