HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.

Join the forum, it's quick and easy

HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.
HİCRET
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Türkiye'yi Ağlatan Ezan

Aşağa gitmek

Türkiye'yi Ağlatan Ezan  Empty Türkiye'yi Ağlatan Ezan

Mesaj  dareyn Perş. Ağus. 05, 2010 11:49 am

Türkçe ezan ve Menderes
İntihar bombacısı Nico'nun görevi, Sultanahmet Camii'ni bombalamaktır Cepleri patlayıcılarla dolu parkası sırtında, camiye yaklaşır
Türkiye bu ezana defalarca ağlamıştı Türkçe Ezan ve Menderes Sağ cebindeki düğmeyi 5 saniye basılı tuttuğunda patlayıcılar ateşlenecek ve cami, kendisiyle birlikte havaya uçacaktır Tam o sırada minarelerden "Allahu ekber, Allahu ekber" diye bir ses yükselir Hayatında hiç duymadığı bu sesi bir yerlerden hatırlıyor gibidir Kaldırıma oturur, başını elleri arasına alır ve hatırlamaya çalışır Ezan "Eşhedü enla ilahe illallah"a el verdiğinde yıllar önce babasının yumuşak sesinin de aynı şeyleri tekrarladığını hatırlar ve ağlamaya başlar Kendine gelir, bombayı patlatmadan kaçar gider
Turgay Güler'in "Mehdix" adlı romanında (Popüler Kitaplar, 2006) geçen bu ilginç sahne, bana ezan yasağından dönüş anını hatırlatır 18 yıl süren bütün baskılara, yasaklara ve unutturma çabalarına rağmen, Ezan-ı Muhammedî, 16 Haziran 1950'den itibaren halkın bilinçaltından bir su gibi fışkırmış ve çoraklaşmaya yüz tutan gönüllere ışık serpmiştir
Onun için 16 Haziran tarihi, Ezanın Kurtuluşu bayramı olarak kutlansa sezadır
Bugün ezanın kurtulduğu gün Türkiye sathında yaşananlardan bir demet sunacağım (Geniş bilgi için Timaş'tan çıkan "Türkçe Ezan ve Menderes" adlı kitabımıza bakılabilir)
Trabzon'daki havayı Kutuz Hoca'nın hatıralarından okuyoruz:
"Yeni karardan haberim olmadığı için ezanı Türkçe okumaya başladım Caminin önünde oturan cemaattan haberi duyanlar vardı; bana bağırmaya başladılar İlk anda ne olduğunu anlayamadım, anlayınca da şaka zannettim Ciddi olduğuna kanaat getirince Arapça okumaya başladım Minaredeyim; bir de ne göreyim, kadın erkek herkes camiye doğru koşarak gelmeye başladı, uzak evlerde ise insanlar avluya çıktılar Bir bayram havası, bir basü bade'l-mevt [yeniden diriliş] yaşandı o gün"
Ahmet Lütfi Kazancı ise Çorum'daki o günü şöyle hatırlıyor:
"Ulu Cami'nin batıya bakan kapısı önünde gördüğüm ak sakallı bir ihtiyar, müezzinin yolunu kesti, "Ezan Arapça'ya çevrilirse, Ulu Cami'de ilk Cuma Ezanını ben okuyayım diye nezrettim [adakta bulundum] Kurbanların olayım, beni mahrum etme!" diye yalvarıyordu İhtiyarın isteği kabul edildi İç ezanını o okudu Camiyi dolduran binlerce insanın sel gibi gözyaşı döktüğüne şahit oldum Hayatım boyunca bu kadar kalabalık bir topluluğun birlikte gözyaşı döktüğünü bir daha hiç görmedim"
Bursa'da neler yaşandığını ise imam Bayram Sarıcan'dan öğreniyoruz:
"Öylesine bir atmosfer vardı ki, sanki İslamiyet eskiden varmış, bir ara yok olmuş, daha sonra da yeniden doğuyormuş gibi manevi bir hal Herkes ağlıyor, sevinç gözyaşları döküyor ve birbirini tebrik ediyordu Camiler cemaatla dolup taşmaya başlamıştı ()Türk Milleti Ezan'ın tekrar aslına uygun olarak okunmaya başladığı gün, yıllar sonra Bilal-i Habeşî'yi dinleyen ve heyecanlanan Medine halkının sevinç ve heyecanını duymuş ve o manevi havayı yaşamıştır Ben de bu hali doya doya yaşayan ve teneffüs edenlerden biriyim"
İşte o tarihte 13 yaşında bir çocuk olan tanığın gözüyle Konya'da ilk Arapça ezan okunduğu günden bir kesit:
"Gittik, Kağnıcı Hafız'ı aldık, getirdik Konya'da Kapu Camii var, minaresine çıkarmışlar, okumuş bir kere Aşağıda cemaat hüngür hüngür ağlıyor "Ulen bir daha oku" diyorlar Konya tabiriyle, "bir daha oku" Üç defa okuttular ezanı, ondan sonra millet gözyaşlarıyla camiye girdi"
Vehbi Vakkasoğlu, merhum babasından Kahramanmaraş'taki atmosferi şöyle nakletmiş:
"Aşağıdan tekbirler bir daha coştu Ezan da dalga dalga yükseldi Ben, bir daha öyle bir ezan dinlemedim Ezanın tadını öyle alamadım bir daha Kalabalığın derin sükûtunun üstüne Ezan nuru yağmaya başlayınca, artık gözyaşları sel oldu, hıçkırıklar birbirine karıştı Bir kalabalığın, bütün fertleriyle böylesine sevinç gözyaşı döktüğüne de, o günden sonra bir daha hiç şahit olmadım"
Erzurum'u anlatmayı ise ehline, Mehmet Kırkıncı hocaya bırakalım:
"İkindi vaktinden itibaren ezanın aslıyla okunacağını haber alan Erzurum halkı, sokaklara döküldü Caddelerde ve sokaklarda adeta bir bayram havası yaşanıyordu Kadınlar ehram ve çarşaflarıyla toprak evlerin üstüne çıkmış, ezanın okunmasını bekliyorlardı Kurban Bayramı'nda her köşede bir hayvan kesildiği gibi, o gün de insanların ekserisi Tebriz Kapı mevkiinden Lala Paşa Camii'ne kadar dizilmiş, kurban edeceği hayvanları dışarı çıkarmış, ezanın okunmasını bekliyorlardı Kiminin elinde bir koyun, kiminin elinde bir koç, bazılarının yanında tosun ve bir kısım insanların yanlarında da deve olduğu halde büyük bir iştiyak ve hasretle ezanın okunmasını bekliyorlardı Minarelerden Ezan-ı Muhammedî okunmaya başlayınca herkes sonsuz bir sürur içerisinde bıçağını kurbanının boğazına çalmıştı İnsanlar tekbirlerle kurbanlarını kesiyor, kadınlar ve yaşlı insanlar da gözyaşı döküyorlardı Bütün bunlar sevinç ve şükür gözyaşları idi Zira tam 18 yıl devam eden bir zulüm bitmiş ve o büyük hasret sona ermişti"
Uzun yıllar Nuruosmaniye Camii'nde görev yapan Enver Baytan hoca zamanın din adamlarının Menderes'in bu büyük hizmetine nasıl baktıklarını şöyle aktarıyor:
"Ali Haydar Hoca Efendi vardı, Allah rahmet etsin İsmailağa'da bulunan Mahmut Efendi'nin hocasıdır 1950'li yıllarda hayattaydı, ilmî gayreti yüksekti, dinin olduğu gibi yaşanmasından taraftı Ezan aslına çevrildiğinde Hoca Efendi; "On Ali Haydar, bir Menderes bile etmez" demiştir Bu ve benzeri hayırlı hizmetlerinden dolayı onu idam ettiler"
O gün herkes sevinirken bazı hikmet sahipleri "Acaba bu nimetin şükrünü eda edemezsek Allah onu bir daha elimizden alır mı?" kaygısındaydılar Haksız sayılırlar mı?
MUSTAFA ARMAĞAN
dareyn
dareyn
ilim ehli

Mesaj Sayısı : 482
Yaş : 50
Nerden : Dünya

http://my.opera.com/muhacir/blog/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Türkiye'yi Ağlatan Ezan  Empty Geri: Türkiye'yi Ağlatan Ezan

Mesaj  dareyn Perş. Ağus. 05, 2010 11:49 am

Ezanlar okundukça Menderes anılacak

1950 yılının 16 Haziran'ı, yakın tarihimizin kırılma anlarından biridir
Türkiye, 1932 yılından beri "Tanrı uludur, Tanrı uludur" şeklinde okunan Türkçe Ezanı o gün resmen bırakıp Arapça ezana dönecektir

Gerçi yapılan yasa değişikliğinde Türkçe ezan okumak yasaklanmış değildir, Sadece Arapça ezan okunması üzerindeki yasak ve ceza kaldırılmıştır, o kadar Ancak Türkçe okumak serbest olduğu halde 16 Haziran günü ikindi ezanından bugüne kadar Türkiye'de bir tek yerde Türkçe ezan okuyan ne duyulmuş, ne de görülmüştür Bu da gösteriyor ki, yasaklama boşunaydı Halkın gönlünde 'ezan' denilince Arapça veya Adnan Menderes'in o çok ustalıklı deyişiyle, "din dili"nde okunan ezan yatıyordu

Demokrat Parti'nin yaptığı değişiklik, halkın gönlünde mahfuz tuttuğu o asıl ezanı minarelerin şerefelerine taşımak olmuştu Zira o gün arefeydi, ertesi gün mübarek Ramazan ayı başlayacaktı

Bu yüzden yasanın bir an önce çıkması için milletvekilleri üzerinde ağır bir halk baskısı vardı Hatta milletvekilleri Meclis'in bahçesinde toplanan halk tarafından adeta kuşatılmışlardı Toplanan halka, belki de Meclis tarihinde bir ilk defa, dışarıya hoparlör uzatılarak görüşmeler dinletilmiş, konuşmalardan canı sıkılan halk, bir an önce oylamaya geçilmesi yönünde tezahürata başlamıştı

Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde de heyecan had safhadaydı Yasa hakkında konuşmak isteyenler ister Cumhuriyet Halk Partili, ister Demokrat Partili olsunlar, kendi partilileri tarafından protesto(?) ediliyorlar, söz zamanı olmadığı hatırlatılarak bir an önce oylamaya geçilmesi için sıra kapaklarına vuruluyordu Sanırım böyle ilginç bir susturma ve 'protesto' yöntemi de ilk ve son kez görülüyordu

Nihayet madde ittifakla kabul edildi, ardından Cumhurbaşkanı Celal Bayar'a gönderildi Babam Rafet Armağan'ın hatırladığı kadarıyla Celal Bayar o sırada İstanbul'da bir vapur yolculuğundadır Yasa oylanır oylanmaz Bayar'a telsizle gönderilir Bayar da telsizle onayladığını bildirir ve yasa yürürlüğe girer

Şimdi iş yasanın duyurulmasına gelmiştir Aynı gün müftülüklere bildirilen Arapça ezan yasağının kalktığına dair bilginin ardından 'ilk ezan' beklentisi toplumda giderek yükselmeye başlar Vakit öğleyi geçmiştir İkindi ezanı hahişkâr bir şekilde beklenmektedir Hazırlıklar yapılır Yine babamın anlattığına göre, o saatlerde Urfa'da esnaf kendine göre kutlama hazırlıkları bile yapmıştır Bayrak, süs gibi şeyler asılmıştır çarşıya Belki de ilk kez vakit girse de bir an önce ezana kavuşsak diye sancılanmaktadır insanlar Ezan için sancılanmaktadırlar ki, bu çok önemli bir duygudur

Nihayet vakit girmiş, ezan beklenir olmuştur Urfa'da o zamanlar müezzinler âmâlardan seçilirmiş Hasan Padişah Camii'nin müezzinini -ezan şimdiki gibi aşağıdan hoparlörle okunmamaktadır henüz- minareye çıkartırlar İlk "Allahu Ekber" sesine kulak kabartılmıştır Pür dikkat Beklenmektedir

Bir, üç, beş, derken dakikalar geçer ama ezan sesi gelmez bir türlü Müezzini görürler şerefede ya, nedense okumamaktadır Seslenirler kendisine; cevap alamazlar Bunun üzerine 'Git bak bakalım' diye bir genci gönderirler şerefeye

Genç birazdan soluk soluğa iner aşağıya

Hep birlikte merakla sorarlar: "Neden okumuyor müezzin?"
Genç cevap verir: "Ağlıyor da ondan!" Âmâ müezzin ağlamaktan okuyamamaktadır

Türkiye'nin muhtelif bölgelerinde böyle pek çok duygulu sahne yaşanmıştır o 16 Haziran günü Bursa'da bir camide o gün ikindi ezanının tam 7 defa okunduğunu öğrendim Halk bir türlü doyamamıştır ezan-ı Muhammedî'ye Umumi arzu üzerine müezzinler defalarca okumuş, okumuşlardır

Bu müthiş sahneyi en güzel anlatanlardan birisi, rahmetli Yaşar Tunagür hocadır Tunagür hoca, o gün Sultanahmet Camii imamı bestekâr Sadettin Kaynak'ın 16 şerefeye (kendisi 14 olarak hatırlıyor) 16 güzel sesli müezzin bulup çıkarttığını ve kendisinin aşağıda beklediğini, işaret verilmesi üzerine müezzinlerin sırayla (birinin bırakıp öbürünün okumaya başlaması şeklinde) ezanı tam yarım saatte okuduklarını, camiye toplanmış olan cemaatin dışarıya çıkıp ezanı ağlaya ağlaya dinlediğini, diğer camilerden yükselen ezan sesleriyle o saat, İstanbul'un ufuklarının dalga dalga ezan-ı Muhammedi ile çalkalandığını gayet etkileyici bir üslupla şöyle anlatmaktadır:

"[Sultanahmet Camii'ndeki müezzinler] 'Allahu Ekber, Allahu Ekber' diye haykırınca Beyazıt, Süleymaniye, Fatih derken İstanbul bir anda ezan sesleriyle dalgalandı Aynı makamda biri bırakıyor, öbürü başlıyor Herkes heyecandan tir tir titriyor, pür dikkat gözü şerefelerde ezanı dinliyorlardı Beyazıt, Sultanahmet ve Yenicami üçgeninden yükselen 'Allahu Ekber' sedasıyla ve bu arada etraftaki küçük cami ve mescitlerden yükselen ezan sesleri ile millet hıçkıra hıçkıra ağlıyordu Kimse camiye girmek istemiyordu Yarım saat süren ezanı iliklerine kadar gözyaşları içinde duymak, yudumlamak istiyorlardı Ezanlar bitene kadar millet avluda oturdu kaldı, adeta bir şaşkınlık içindeydiler"

Araştırmacı-Yazar Mustafa Armağan

dareyn
dareyn
ilim ehli

Mesaj Sayısı : 482
Yaş : 50
Nerden : Dünya

http://my.opera.com/muhacir/blog/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz