HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.

Join the forum, it's quick and easy

HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.
HİCRET
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Amel-i Salih

Aşağa gitmek

Amel-i Salih Empty Amel-i Salih

Mesaj  dareyn Perş. Ağus. 19, 2010 9:26 am

"Amel", iş manasına gelir. "salih" ise, elverişli, yararlı, yarayışlı demektir. Dolayısıyla amel-i salih; iyi, güzel, faydalı, dinin yapılmasını emir veya tavsiye ettiği, sevaba ve Allah'ın rızasına sebep olacak, haram sınırına girmeksizin kişinin iman, iyi bir niyet ve ihlâs ile yapmış olduğu davranışlara gayr-ı salih ameller ise, Allah ve peygamberin emir ve yasaklarına uygun olmayan, yapılması yasaklanan veya hoş karşılanmayan kötü, yanlış, zararlı sahibinin günaha girmesine sebep olan söz, fiil ve davranışlara denir.
Fıkıh kitaplarında salih ameller genellikle farz, vacip, sünnet, müstehap veya mendup; gayr-ı salih ameller de, haram, mekruh ve müfsit şeklinde bölümlere ayrılır. Mubahlar, aslında yukarıda olumlu ya da olumsuz değerlerden birini taşımayan ve dinin yapılması ya da terk edilmesi yönünde bir hüküm koymadığı amellerdir. Bununla birlikte mubahların işlenmesinde güdülen maksat ve niyet bu işleri ya salih veya gayr-ı salih amel durumuna sokabilir.

“Mâlâyâniyi (manasız işleri) terk etmek, kişinin müslümanlığının güzelliğini gösterir” (Tirmizî, İbn-i Mâce), hadisini dikkate alırsak, iyi niyetten yoksun olarak yapılan mubahlara dalmanın dînî ve ahlakî hayat için tehlikeli olduğu görülür. Peygamber efendimizin:
“Haram belli, helal de bellidir, bu ikisinin arasında ise insanların çoğunun bilmediği şüpheli durumlar vardır. Şüphelerden korunan kişi, dinini ve şerefini korumuş olur” (Buhari, Müslim), mealindeki hadisinde de ifade edildiği gibi dindeki özel ve belirli hükümler yanında, hakkında özel hüküm bulunmayan birçok amelin bazı durumlarda mubah olamayacağı ortadadır.
Kur’an-ı Kerimde amel-i salih, bir kısmında yalnız iman, bir kısmında ise hem iman hem da ahiret inancı ile beraber olmak üzere doksan küsur ayette zikredilerek, amel-i salihin faydası ve gerekliliği, kötü amelin zararı ve yanlışlığı üzerinde ısrarla durulmuş, müslümanlar her fırsatta iman ve salih amele teşvik edilmiştir.
“İman edip amel-i salih işleyenlere ne mutlu! Onların sonunda varacakları yer ne güzel.” (Ra’d 29).
Salih amelden söz eden ayetler genellikle, önce imana değinerek başlarlar. Bunların hep "iman edip salih amel işleyenler..." şeklinde oldukları görülmektedir. Bu da iman ile amelin, bir bütünün ayrılmaz parçaları olduğunu ortaya koyar. İmanı kuvvetlendiren, sağlamlaştıran, onu çepeçevre sararak koruyan salih amellerdir. İman olmadan güzel davranışların hiçbir önemi olmadığı gibi, salih amel olmadan da kuru bir imanın tadı yoktur. Seyyid Kutub’un ifadesiyle, salih amel olarak tezahür etmeyen iman, iman değildir.
Bir müslümanın imanını salih amellerle bütünleştirmesi, dünya ve ahiret hayatına bağlı olarak bütün davranışlarını güzelleştirmesi gerekir. İslam'ın müminlerden istediği iman ve salih amel budur. Nitekim Cenâb-ı Allah Kur'an-ı Kerim'de kurtuluşa erebilecek kimseleri şöyle tanıtıyor:
"Asr'a yemin olsun ki hiç şüphesiz insan hüsrandadır. Ancak iman edip salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna." (Asr 1–3).
"Muhakkak ki iman edip salih amel işleyenler, yaratıkların en hayırlısıdırlar." (Beyyine 7).
Bu ayetlerden anlaşıldığı gibi imanın yanında mutlaka salih amel gerekir. Allah'ın emirlerini uygulayıp, bunları kendi nefislerinde yaşayarak toplumda yerleşmesi için çalışmak amel-i salihtir. En hayırlı varlık olmanın şartı budur. Kur'an-ı Kerim’de salih amelden söz eden bütün ayetlerde hemen hemen önce imandan söz edilmektedir.
"Kadın, erkek iman etmiş olarak kim salih amel işlerse ona güzel bir hayat yaşatacağız. Ecirlerini yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz." (Nahl 97)
"İşte o gün hükümranlık Allah'ındır, O. aralarında hükmeder. İnanıp salih amel işleyenler, en güzel cennetlerdedir." (Hacc 56)
"İman edip salih amel işleyenlerin kötülüklerini örteriz. Onları yaptıklarından daha güzeli ile mükâfatlandırırız." (Ankebût 7)
"İman edip salih amel işleyenleri iyilerin arasına koyarız." (Ankebût 9)
Amel-i salih ister istemez ihlâsı çağrıştırır, işin salih olması ancak Allah rızasının gözetilmesi ile gerçekleşir. Amel, Allah rızası için olacak ve insan bu amelinin karşılığını yalnız Allah'tan isteyip yalnız O’ndan bekleyecektir. İnsanların hoşnutluğunu ve beğenisini kazanmak için yapılan ameller asla amel-i salih değildir. Zira buradaki niyet bozukluğu insanı ihlâssızlığa ve riyaya götürür. Riya ile yapılan ameller ise muteber değildir.
Amel-i salih, Allah'ın rızası gözetilerek yapılmış bir amel olursa kişinin duasının kabul olunmasına vesile olabilir. Allah, kendisine ulaşmamız için vesileler aramamızı emreder. (Mâide 35) İnsan sıkıntılı anlarında daha önceden yapmış olduğu salih bir amelden dolayı Allah'ın izniyle sıkıntıdan kurtulabilir. Çünkü insan çeşitli sıkıntılara düşebilir. O anlarda Allah'a dua ederken zikretmesi gereken amel-i salihi bulunmalı, o güne kadar kişi, amel defterine bu türden ameller kaydettirmelidir.
Bu arada hayırlı evlat da amel-i salih cümlesindendir. Hayırlı evlat yetiştirmek zamanımızda müslümanlar için hayli önem arz eden bir meseledir. Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem:
"İnsan ölünce ameli kesilir (amel defteri kapanır). Ancak üç şey müstesna (onlar yazılmaya devam eder): Sadaka-yı cariye (insanların uzun zaman istifade ettiği çeşme, yol, köprü, hastane, cami...), kendisinden istifade olunan ilim (kitap vb.), kendisine duacı olan salih evlat" buyurmuştur. (Ebû Dâvud, Vesâyâ; 14; İbn Mâce, Mukaddime; 20)
Evlatların, amel-i salih olacak şekilde yetiştirilip ardımızdan bizlere hayır dua eder bırakılması önemli görevlerimizdendir.
Bunun aksine, makbul olmayan çocuklara "amel-i gayr-i salih" denilmiştir. Hz. Nuh aleyhisselam, kendisine isyan edip gemiye binmediği için sularda boğulan oğlunu tufandan sonra yeniden Allah'tan isteyince Allah Teâlâ cevaben:
"Ey Nuh, o, senin ailenden değildir. Çünkü o, amel-i gayri salih (salih olmayan bir amel) sahibidir..." (Hûd 11/46) buyurdu.
Amel-i salih, imanın tabii bir meyvesidir. Eğer bir kalpte iman yerleşmiş ise, bu imanın gerektirdiği hareketler, yavaş yavaş ve kendiliğinden tezahür etmeye başlar. Bu kaçınılmazdır. Çünkü iman sadece dil ile ikrar edip sıradan ve basit bir hayat tarzını benimsemek demek değildir. İmanın pasif kalmaya asla tahammülü yoktur. Bilakis vicdanda yer eden imanın, vakit kaybetmeden dış dünyada amel-i salih olarak tezahür etmesi gerekir. İslâm'da sözü edilen iman, işte bu şekilde salih amellerle tamamlanan bir imandır. Eğer bir iman, bu tabii hareketi sağlayamıyorsa, o ya sahtedir veya ölüdür. İman, güneşten uzak kapalı bir kutuda yetiştirilmeye çalışılan çiçek misali, sadece kişinin iç dünyasında gizlenip kalamaz. Böyle bir iman yok olmaya mahkûm veya ölüme terkedilmiş demektir. O, ancak salih ameller ile beslendikçe kuvvet kazanır ve hayat bulur. İmanın kıymeti buradan gelmektedir.
"İnanıp salih ameller işleyenlere gelince. Onların yaptıklarına karşılık, varacakları cennet konakları vardır." (Secde 19)
"İnanıp salih amel işleyenler, cennet bahçelerindedirler. Rablerinin katında onlara diledikleri verilir. İşte büyük lütuf budur." (Şura 22)
"Kim salih amel işlerse lehine, kim kötü amel işlerse aleyhinedir." (Fussilet 41/46)
"Allah'a iman edip salih amel işleyenlerin günahları affedilir." (Teğabun 9)
"Allah, yeryüzüne salih kullarım vâris ve hâkim olacaktır, diye hükmetmiştir. " (Enbiya 105)

Mahmut Aveder
dareyn
dareyn
ilim ehli

Mesaj Sayısı : 482
Yaş : 49
Nerden : Dünya

http://my.opera.com/muhacir/blog/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz