HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.

Join the forum, it's quick and easy

HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.
HİCRET
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

İLK DOĞUM GÜNÜ NE ZAMAN KUTLANMIŞTIR ?

Aşağa gitmek

İLK DOĞUM GÜNÜ NE ZAMAN KUTLANMIŞTIR ? Empty İLK DOĞUM GÜNÜ NE ZAMAN KUTLANMIŞTIR ?

Mesaj  erkam Çarş. Ara. 04, 2013 1:30 pm

Günümüz insanlarının her sene kutladıkları doğum günü adeti tarihteki uygulamalarla tam bir tezat oluşturur. Cok eski çağlarda kişiyi ölüm yıldönümü ile anmak adetti. Kadınların ve çocukların bu gibi yıldönümleri ile alakaları yoktu. Zaten kimsenin doğduğu gün bir yere kaydedilmiyordu ki bilinsin.

Once Mısırlılar sonra da Babilliler hükümdarlık ailesinin erkek çocuklarının doğum günlerini bir yere kaydetmeye ve zamanın takvimine göre kutlamaya başladılar. Adet sonradan diğer soylu sınıfına da yayıldı.

Tarihte kayda geçen ilk doğum günü kutlaması, milattan önce 3000 yıllarında yaşamış bir Mısır firavununa aittir. O zamanlarda doğum günü kutlaması yaşanılan çevrede yapılıyor, eş, dost, hizmetçiler hatta köleler bile kutlamaya katılıyor, günün şerefine tutuklulara af çıkıyor, esirler serbest bırakılıyordu.

Mısır ve Pers medeniyetlerinden Yunanlara geçen doğum günü adetine burada pasta kesme adeti de eklendi. Ay'ın ve avcılığın tanrıçası Artemis için her ayın altıncı günü yeniden doğuşunun şerefine kesilen pastaya Ay ışığını simgeleyen mumların ilavesi de bu devirlerde olmuştur. Yunanlarda da sadece erkeklerin doğum günleri kutlanmış hatta bu kutlamalar kişi öldükten sonra da devam etmiştir.

Daha sonraları Hıristiyanlık öncesi Roma'da ise imparatorların ve önemli devlet adamlarının doğum günleri Senato kararı ile milli bayram ilan edilmiştir. Sezar'ın doğum günü ise tam bir festivale dönüştürülmüştür. Hıristiyanlığın doğuşu ile birlikte tüm doğum günü kutlama adetleri hep birlikte yok olmuşlardır.

İlk Hıristiyanlar, senelerce gördükleri sıkıntı ve zulüm nedeniyle bu dünyanın zalim ve acımasız bir yer olduğuna inanıyorlardı. Bu nedenle de bir insanın dünyaya gelişini kutlamak için bir sebep yoktu. Kullanacaksa ölüm günü kutlanmalıydı.

Bilinenin aksine Hıristiyan azizlerinin doğum günü diye kutlanan yortu günleri aslında onların ölüm yıldönümleridir. Cünkü ilk Hıristiyanlar ölümü, öbür dünyaya geçmek, gerçek hayata doğmak olarak yorumluyorlardı.

Milattan sonra 245 yılında din adamları Hz. İsa'nın doğum gününü kendilerince kesin olarak tespit ettiklerini sandıklarında bile Kilise, bunun Mısır ve putperestlerden gelen bir uygulama olduğunu ileri sürerek, bir firavun gibi doğum günü kutlamanın günah olduğunu açıklamıştı.

Kilise'nin doğum gününe bakış açısı dördüncü yüzyıldan sonra değişmeye başladı. Bu arada Hz. İsa'nın doğum günü tarihi üzerinde 25 Aralık olarak anlaşmaya varılınca, bu günün 'Christmas' (Noel) olarak kullanılmasına başlanıldı.

Doğum günü adetinin, kadınlar ve çocuklar da dahil tüm aile bireylerini kapsayacak şekilde uygulanabilmesi için ise bir 800 yıl daha geçmesi gerekti. Avrupa'da günümüzdeki anlamı ile doğum günü kutlamaları ancak on ikinci yüzyıldan sonra başlamıştır.
Pasta sözcüğünü hep günümüzdeki anlamı ile kullanıyoruz. Aslında tarihi gelişimi içinde 'kek' demek daha doğru olur. Doğum günü pastasının bilinen tarihi Helen uygarlıklarına kadar uzanır. Bir kutlama amacı ile ortaya çıkması ise Ortaçağda Almanya'da olmuştur. 13. yüzyılda Almanya'da çocuklara gösterilen ilgi belki bugünkünden bile fazlaydı. Doğum günleri bir festival şeklinde kutlanıyordu.

Doğum günü kutlaması sabaha karşı, şafakta, gün ağarırken başlıyordu. Üstü yanar mumlarla süslenmiş pasta (kek) eve getirildiğinde çocuk uyandırılıyor, pastanın üstündeki mumların ise yemek vakti gelene kadar devamlı değiştirilerek sürekli yanar halde kalmaları sağlanıyordu. Yemeğin başında çocuk mumları üfleyerek söndürüyor ve şölen başlıyordu.

Pastanın üzerindeki mumların sayısı çocuğun yaşından bir fazla oluyordu. Bu bir fazla mum, bir gün sönecek hayatın ışığını simgeliyordu. Ayrıca çocuğa bir çok hediyeler getiriliyor, o gün istediği, sevdiği yiyecekler hazırlanıyordu. Yani o zamanlarda doğum günü kutlamaları çocuklara yönelikti.

Günümüzde her yaştan insanın kutladığı doğum günü ve kesilen pasta işte o zamanların bir adetinin devamıdır. Doğum günü pastasının üstündeki mumları bir üfleyişte söndürmek, bu arada bir dilek tutmak, eğer dilek gerçekleşirse bunu kimseye söylememek adetleri de o günlerden kalmadır.
erkam
erkam
Admin

Mesaj Sayısı : 263

https://hicret.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

İLK DOĞUM GÜNÜ NE ZAMAN KUTLANMIŞTIR ? Empty Geri: İLK DOĞUM GÜNÜ NE ZAMAN KUTLANMIŞTIR ?

Mesaj  erkam Çarş. Ara. 04, 2013 1:35 pm

Doğum günü kutlaması Eski Mısır’da IO 3000′lerde kutsal firavunun doğum gününün kutlanmasıyla başladı. Doğum gününü kutladığını bildiğimiz ilk kadın da, sevgilisi Marcus Antonius’la davetlileri kabul eden ve davetlilere değerli armağanlar veren Kleopatra’dır.

Eski Yunanlıların inanışına göre av ve ay tanrıçası Artemis her ayın altısında doğum gününü kutluyor ve kendisine un ve baldan kocaman bir pasta yapıyordu. Yunan ilahları her ay doğum günlerini kutladıklarından yılda on iki doğum günleri oluyordu, insanlarda ise sadece erkeklerin doğum günleri Toıtlanıyor ve bu kutlamalar adamın ölümünden yıllar sonrasına kadar devam ediyordu.

Romalılar önemli devlet adamlarının doğum günlerini resmi tatil günü yaparak bugün de devam eden bir uygulamayı başlattılar.

Hıristiyanlar ise doğum günlerini kutlayacak durumda değillerdi. Ancak azizlerin ölüm günleri anılarak yortu yapılıyordu; bu dünyadan ölümsüz gerçek dünyaya geçiş olduğu için asıl anılması gereken gün ölüm günüydü. 245 yılında İsa’nın doğum tarihini saptamak için çalışma başlatanlara karşı, Katolik Kilisesi bu çabayı yerinde bulmamış ve buna İsa’nın Firavun’a benzetilmesi diye karşı çıkmıştı. 4. yüzyılda ise bu tutum değişti ve İsa’nın doğum günü önemsenerek Noel geleneği başlatıldı.

12. yüzyıla gelindiğinde Avrupa kiliselerinde kadm ve çocuklar dahil cemaatin doğum tarihleri kaydedilmeye ve doğum günleri kutlanmaya başlandı.

Bizde devlet katında kutlamalar padişahların cülus (tahta çıkma) günleri, şehzade ve sultanların doğum ve düğünleri, halk arasında düğün, sünnet, ilk tıraş, okula başlama gibi dönemeçlerdir. Osmanlı padişahları doğum günleri kutlamalarında, Avrupa krallarının devlet salnamelerinde de yer alan doğum günlerinden esinlenmiş olsa gerek. II. Abdülhamid’in doğum ve cülus günleri “vilâdet-i seniyye şehrayinleri tarih-i Arabî ve cülus-ı hümayun şehrayinleri tarih-i Rumî itibariyle” icra kılınmıştır. Yaşlı kuşak doğumunu gün olarak bilemeyip yılını hesaplamalarla çıkartırken şehirliler arasında gittikçe yaygınlaşan doğum günleri, okul çocuklan-. nm birbirini taklidi ile yeni kuşaklar için vazgeçilmez hale gelmektedir.

Kaynak: Kudret Emiroğlu / Gündelik Hayatın Tarihi
erkam
erkam
Admin

Mesaj Sayısı : 263

https://hicret.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

İLK DOĞUM GÜNÜ NE ZAMAN KUTLANMIŞTIR ? Empty Geri: İLK DOĞUM GÜNÜ NE ZAMAN KUTLANMIŞTIR ?

Mesaj  erkam Çarş. Ara. 04, 2013 1:44 pm



Islama göre doğum günü kutlamanın hükmü Islama göre doğum günü kutlamanın hükmü

Müslümanların kutlayacakları günleri belirlenmiştir.

"Enes bin. Malik(ra) dan şöyle bir rivayet vardır :

وعن أنسٍ رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَدِمَ رَسُولُ اللّهِ # وَلَهُمْ يَوْمَانِ يَلْعَبُونَ فِيهِمَا فَقَالَ: مَا هذَانِ الْيَوْمانِ؟ قَالُوا: كُنَّا نَلْعَبُ فِيهِمَا في الْجَاهِلِيَّةِ. فقَالَ #: قَدْ أبْدَلَكُمُ اللّهُ خَيْراً مِنْهُمَا: يَومَ ا‘ضْحى وَيَوْمَ الْفِطْرِ[. أخرجه أبو داود والنسائي .


"Rasulullah(sav) Medine'ye teşrif ettiklerinde Medinelilerin eğlenip oynadıkları iki günleri vardı. Efendimiz:
-'Bu günler neyin nesidir?' dedi.
Dediler ki: -'Biz cahiliyye devrinde bu günlerde eğlenirdik (Ya Rasulullah)
'Bunun üzerine Rasulullah (sav): -'Şüphesiz Allah size bu günlerin yerine daha iyilerini, Kurban ve fıtır günlerini (Kurban ve Ramazan Bayramlarını)verdi'"
(Ebu Davud (4/ 258) K.Salat Bab: 239 Hadis no: 1134)

Rasulullah (s.a.v.) Medine'ye geldiğinde Medineli Müslümanlar cahiliyye yani islam dışı hayatlarında iki günü bayram diye kutluyorlardı. Bunların biri Nevrûz, diğeri de Mihrican'dı. Nevrûz Mart ayının 21de , Mihrican'da Eylül'ün 21'de kutlanırdı.
Astronomi uzmanlarının çıkardığı bir şeydi bu. O günlerde hava oldukça mutedil ve gece-gündüz birbirine denk olduğu için o günü bayram diye kutlamışlardı. Bu diğer insanlar arasında da yayılmış ve bir bayram gibi itibar görerek kutlanmıştır.
Ama Rasulullah (s.a.v.) bu cahiliyye bayramlarını hoş görmeyerek reddetmiş yerine mü'minlere iki bayram bırakmıştır. Bunlar, yani Nevrûz ve Mihrican yasaklandıktan sonra mü'minler tarafından bir daha kutlanmamıştır. Eğer ashab Rasulullah'ın emrine yerine getirmez o günleri kutlamaya devam etmiş olsalardı muhakkak ki,dinden çıkmış olurlardı. Dolayısı ile Mü'minlerin Kurban ve Ramazan bayramı dışında bayramları yoktur. Kutlanması gerekenler bunlardır.

Müslüman kendine has bir karaktere sahip bir şahsiyettir!... Bu şahsiyetini dininden alır. Başkasını taklit etmekten uzak, şahsiyetini İslam'a göre şekillendiren bir kişidir. İslam'ın tanımadığı sistemlerin hepsini reddettiği gibi onların bayramlarını da, adetlerini de reddeder.
Cahiliyye bayramlarının, adetlerinin eğlencelerinin, anmaların yapıldığı mekanlarda bulunmaz onların kutlamalarına katılmaz.Eğer onların bayramlarına izlemek amacıyla katılsa bile sorumluluktan kurtulamaz.
Bu konuda Rasulullah (s.a.v.) mü'minlere bıraktığı ölçü şudur:
"....Abdullah ibni Mes'ud(ra) ....dedi ki:Muhakkak ki ben Rasulullah (sav) şöyle derken işittim:
"Kim bir kavmin(topluluğun) karartısını(sayısını)çoğaltırsa o da onlardandır. Ve kim bir kavmin amelinden razı olursa onların amellerinde ortaktır."
(İbni kesir Cami’u-Mesanid ve's-Sünen (27/308) hadis no: 589)

Kim hangi kavmin karartısını çoğaltıyorsa, sayısını çoğaltıyorsa o da ondandır. Kim iman tarafının görüşlerini, amellerini, hükümlerini, bayramlarını beğeniyor kabul ediyorsa ondandır. Kimde kafirlerin görüşlerini, amellerini, hükümlerini, bayramlarını beğeniyorsa o da ondandır.
Bu hadis biz mü'minlere islami olmayan topluluklardan, kurum ve kuruluşlardan uzak olmayı gerekli kılmıştır. Eğer onların, yani kafirlerin organizelerine, eğlencelerine ve bayramlarına katılacak olunursa, bu hareket sevginin bir nişanesi olduğundan ve kişi sevdiği ile birlikte olacağından bu kişiyi onlardan yapar.
Mü'min şahsiyetli bir insandır!... Şahsiyetinin olgunluğunu dininden alır!.. Taklit edeceği merci öncelikle Allah'ın Rasulu (s.a.v.)'dır. Allah'ın Rasulu (s.a.v.)'nun hayatıyla mü'minin hayatı aynileşmeli onun yap dediklerini yapmalı, yapma dediğini yapmamalıdır. Her hareketinin ölçüsünü getirdiği dinden ve Onun(sav) yaşantısından almalıdır. Taklit de veya benzerlikte başkalarını takip etmek, O'nun(sav) getirmiş olduğunu beğenmemek ve cahiliyyeye dönmek demektir.

İbni Ömer(ra)'dan gelen bir rivayette Hz. Muhammed (s.a.v.) şöyle buyurmuştur :
"Kendisini bir kavme benzetmeye çalışan kimse, O kavimdendir."
(Ebu Davud(14/106)K.Libas Bab: 4 hadis no: 4031)

Hadisten de anlaşılacağı gibi kim kendini bir kavme benzetmeye çalışırsa o da onun gibi olur. Hadisten çıkan hükümler noktasında düşünüldüğünde mü'minin hayatında İslam dışı her türlü taklidin, adetin, örfün, alışkanlığın çıkması gereklidir.
Abdullah b. Amr demiştir ki:
"Kim müşriklere ait bir toprakta bulunur (bina yapar), onların nevruzlarına (yılbaşılarına) katılır, onların bayramlarını (festival ve galalarını) kutlar ve ölünceye kadar onlarla birlikte bulunursa, Kıyamet Gününde onlarla birlikte haşrolunur."
(Beyhaki Sunenu'l-Kubra: 9/234.)

Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Ey iman edenler! Yahudi ve hristiyanları dost edinmeyin..." (Maide: 51)

"Allah'ın kendilerine gazabettiği bir topluluğu dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler ne de onlardan. Bile bile yalan yere yemin ediyorlar. Allah, onlar için şiddetli bir azap hazırlamıştır. Yapmış oldukları şey ne kötüdür. Yeminlerini kalkan edinmişler ve böylece insanları Allah'ın yolundan saptırmışlardır. Onlar için zelil edici bir azap vardır. Ne malları ne de evlatları, Allah'ın azabından hiçbir şeyi onlardan savamayacaklardır.Onlar cehennem ehlidirler; orada daimidirler. Allah onların hepsini dirilttiği gün size yemin ettikleri gibi O'na da yemin edecekler ve kendilerine bir yarar sağlayacağını zannedeceklerdir. Haberiniz olsun ki, onlar yalancıdırlar. Şeytan onları hükmü altına almış ve Allah'ın zikrini unutturmuştur. İşte bunlar, şeytanın taraftarlarıdır. Haberiniz olsun ki, hüsrana uğrayacak olanlar şeytanın taraftarlarıdır. Allah'a ve Rasulü'ne karşı gelenler, işte bunlar insanların en alçakları arasındadırlar. Allah "Ben ve peygamberim mutlaka galip geleceğiz" diye yazmıştır. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, güçlüdür. Allah'a ve Ahiret Gününe inanan bir milletin, babaları oğulları, kardeşleri yahutta akrabaları olsalar bile, Allah'a ve Rasulü'ne karşı gelen kimselere sevgi beslediklerini göremezsin. İşte bunlar, Allah'ın kalplerine imanı yazdığı ve, kendinden bir ruh ile kuvvetlendirdiği kimselerdir. Allah onları içinde ebediyyen kalacakları, (ağaçtan) altından ırmaklar akan Cennetlere sokacaktır. Allah onlardan, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. İşte bunlar Allah'ın taraftarı olanlardır. Haberiniz olsun ki, asıl kurtuluşa erenler şüphesiz Allah'ın taraftarlarıdır." (Mucadele: 14-22)

Ebi Sa’îd el-Hudri (r.a.)’den Nebi (s.a.v.)’in şöyle dediğini rivayet etti:
Kendinizden öncekileri, karış karış ve adım adım takip edeceksiniz. Onlar bir kertenkele deliğine girseler bile, (takip edeceksiniz).
Dedik ki; “Ya RasulALLAH! (Onlar) yahudiler ve nasraniler midir?”
Dedi ki, Ya kim (olacak)?
(Buhari)

Nebi (s.a.v.) yahudi ve nasranilere tâbi olmayı, onları takip etmeyi, onların günlük hayatlarında onlar gibi davranmayı ve inançlarında, geleneklerinde ve hükümlerinde onları taklit etmeyi yasakladı. Bu ise, Müslümanların onları takip etmekten kaçınmaları için apaçık bir delildir.
Şeri’at bu kaçınmayı, kâfirleri taklit eden herhangi bir kimseyi onlardanmış gibi değerlendirecek derecede vurguladı.
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Her kim bir kavmi taklit ederse, onlardandır.
(Ebu Dâvud ve Ahmed rivayet ettiler.)

Dolayısıyla Müslümanların, kâfirlere ait olan, meselâ nasranilerin doğum günleri , evlilik yıldönümleri , sevgililer günü, anneler-babalar günü, yeni yıl-yılbaşı (Noel) vs. günlerini kutlaması caiz değildir.

erkam
erkam
Admin

Mesaj Sayısı : 263

https://hicret.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz