HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.

Join the forum, it's quick and easy

HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.
HİCRET
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

İNFAK NE DEMEKTİR?

Aşağa gitmek

İNFAK NE DEMEKTİR? Empty İNFAK NE DEMEKTİR?

Mesaj  sürgün Perş. Ocak 20, 2011 5:48 pm

İnfak kelimesi, sözlükte ne-fe-ka kökünden gelir, enfaka mezid fiilinin mastarıdır.

Nefaka'ş-şey'u; tükendi, yok oldu, azaldı. Enfaka; fakir oldu, yanında ne varsa gitti, yiyeceği tükendi; nefaka'l-bey'u; satış arttı, revaç buldu” gibi anlamlara gelmekle birlikte daha çok “para veya malı elden çıkarmak” manasında kullanılmaktadır.

Sözlükte ne-fe-ka kökü mastar olarak “tükenmek, bitmek, kalmamak” demektir. Ayrıca "çıkma" ve "gitme"yi ifade eder. Arap tavşanının çıkış deliğine "nâfika", imandan çıktığı için ya da kalbinden iman çıktığı için insana "münâfık", pantolonda ayağın çıkış yerine "neyfak", azığın bitip tükenmesine "infak", yerin altından çıkış yeri olan tünele “nafak” veya “enfâk” denir. Yine harcamak, sarf etmek, tüketmek “infâk”; çok harcayan, çok tüketen “münfik”; tünel, masraf, harcama, gider “nafaka”; Arap tavşanı (jerboa) veya tarlafaresinin yuvasına girip çıkması “münâfeka”; iki yüzlülük, bir öyle bir böyle görünen “münâfık” kelimeleri bu köktendir.

İnfak kelimesi, yalın olarak kullanıldığı durumda meşru ve yararlı harcamaları ifade etmektedir. Bu yüzden harcanan şeye nafaka denmiştir. Nafaka; harcanan para veya ihtiyaçların (iaşe, giyim vs.) tamamı için gerekli kazanç demektir.

Dinî – ahlakî bir terim olarak infak, genellikle “Allah’ın hoşnutluğunu elde etme amacıyla kişinin kendi servetinden harcama yapması, muhtaçlara aynî ve nakdî yardımda bulunması” demektir. Bu açıdan infak, farz olan zekâtı ve gönüllü olarak yapılan her çeşit hayrı içermektedir.

A)Mekke’de inen infak ayetleri şunlardır:
13/Ra’d: 22
14/İbrahim: 31
22/Hacc: 34-35
28/Kasas: 54, 77
32/Secde: 16
34/Sebe’: 39
35/Fatır: 29
42/Şûra: 36-38
51/Zâriyat: 15-19
70/Meâric: 19-25
74/Müddessir: 38-44
76/İnsan: 5-9
90/Beled: 11-16
92/Leyl: 17-18.

Medine’de inen infak ayetleri ise şunlardır:
2/Bakara: 3, 177, 215, 219, 254, 261-262, 267, 270, 272-274, 276
3/Âl-i İmran: 16-17, 92, 133-134
4/Nisâ: 39, 114
8/Enfâl: 2-3, 60
9/Tevbe: 34-35, 99, 103-104, 121
47/Muhammed: 36-38
57/Hadid: 7, 10-11
59/Haşr: 9
61/Saff: 10-12
63/Münâfıkûn: 10-11
64/Teğabun: 15-17

Kur’an’da 14’ü Mekke’de, 11’i Medine’de inen toplam 25 sûrede ve doğrudan 80 küsur âyette infak üzerinde durulmaktadır. Bununla birlikte, bir âyette yoksul düşme (İsrâ 17/100), yetmişe yakın âyette ise “harcama yapma” anlamında geçmektedir. Bu âyetlerden başka, infak, sadaka, zekât, yardım vs. dolaylı âyetleri de sayarsak 200 küsur yerde infak üzerinde durulmuştur.

Mekkî sûrelerde vurgulanan “tezkiye/zekât” çağrıları ile birlikte “infak” kavramının, bazen “afv”, ilerleyen yıllarda ise “sadaka” kavramlarının kullanılmaya başlamasıyla daha da derinlik kazandığını görmekteyiz. Çünkü müminler Medine’de yeni bir şehir kurmuş, artık mala mülke kavuşmaya başlamıştır.

Dinin asıl gayesi, Allah’ın bir'liğini tasdikten sonra, zarif, hassas, derin duygulu insan yetiştirmek ve bu suretle huzurlu bir cemiyet husule getirmektir. Bu gayenin gerçekleşmesinde, imandan kaynaklanan şefkat ve merhamet hislerinin bir tezahürü olan zekât ve infakların çok mühim bir yeri vardır. İnfakın en faziletlisi ve en önde geleni kişinin muhtaç durumda bulunan hısımlarına yaptığı harcamalardır.

İnfak, Allah'a ibadetin öylesine bir parçasıdır ki, onsuz din olmaz. Bir insanın gönlünde yaktığı iman ışığının devamı, ancak namaz-infak ikilisiyle yürür. "Acaba imanım ne durumda?" diye düşünüyorsak; namaz ve infaktaki seviyemize bakmalıyız. İmanın sağlaması ve göstergesi, bu iki temel ibadettedir. Genelde infak; müminin kendisinde mevcut her nimeti başkalarına yansıtması, başkalarını o nimetlerden yararlandırması demektir. İnfak; paradan, maldan olduğu gibi, ilimden, güzel sözden, güler yüzden de olur. Ayrıca sağlığın, saadetin, gençliğin de infakı vardır. Ve infak, farz olan cihadın bir şubesidir.

Müslüman insan önce kendisi için infak etmelidir. Çünkü vücut ona bir emanettir ve onun bütün ihtiyaçlarını karşılamak Müslüman’ın görevidir. Hayatı devam ettirmek, ibadet yapabilmek ve başkalarına yardım edebilmek, bedenin sağlıklı ve dirençli olmasına bağlıdır. Müslüman sonra da başkalarına infak eder. Kişi; eşine, anne-babasına, çocuklarına ve yukarıda sayılan diğer akrabalarına infak etmek zorundadır. Bu onun üzerine farzdır. Çünkü Kur’an bu görevi Müslüman’a veriyor.

İslam’ın, insanlar arasındaki dayanışmaya getirdiği en önemli tedbir ‘infak ahlakı’dır. Onunla insanlar mal denilen emanetin ne olup olmadığını anlarlar, onunla muhtaçlara ulaşırlar, onunla imanlarını kuvvetlendirirler, onunla sevgi bağları kurarlar, onunla toplumsal dengeyi sağlarlar, onunla kıskançlığı, düşmanlığı ve bir anlamda başkasının elindekine göz koymayı önlerler, onunla hırsızlığı, rüşveti, haksızlığı azaltmaya çalışırlar, onunla dünya kazancı karşısında küçülmezler, bilakis yücelirler. Onunla malın esiri değil malın efendisi olurlar ve onunla Allah rızasını kazanırlar.

İnfak, Allah'ın verdiği nimetlere şükürdür. Namaz, oruç gibi bedenî ibadetler, Allah'ın ihsan ettiği vücut sıhhat ve selametinin şükrüdür. Her çeşit infakı içeren malî ödemeler de mal nimetinin şükrüdür. Bu duygularla infak eden mümin, her nimetin, mesela sağlığın, ilmin, sanatın şükürlerinin de o nimetlerle ödeneceğinin şuuruna varır.

Müminler; Karun gibi toplayıcı değil, Harun gibi dağıtıcıdırlar. Dağıtmak için kazanırlar. Verirken tükeneceğinden korkmazlar. Çünkü veren Allah'tır; "ver" diyen de Allah'tır. "Siz Allah için bir şey verdiğinizde Allah onun daha iyisini verir. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır” (Sebe' 34/39). Mümin, İblis gibi fakirlikten korkutup cimriliği emretmez (Bakara 2/268); İdris gibi cömertliği emreder.

Ne kadar verelim sorusuna Bakara 219. âyette ihtiyaç fazlasının verilmesi gerektiği belirtilmiş; nereye verelim sorusuna 215. âyette anne-babaya, yakınlara, yetimlere, fakirlere, yolda kalmışlara diye cevap verirken bunların Müslüman veya kâfir oldukları bildirilmemiştir. Allah yolunda infakta oran yoktur. Zekâtta sınır vardır ama sadakada sınır yoktur. Sadaka infakının sınırını İsra Sûresi’nin 29. âyeti göstermiş ve eli boş kalacak şekilde saçıp savurmayı da yasaklamıştır.

Kur’an’a göre cimrilik, “Yahudileşenlerin” özelliğidir. Cimri, paranın egemenliğine boyun eğdiğinden paranın mahkûmudur. O yüzden cimri, devamlı psikolojik bunalım içindedir, doyumsuzdur, sevgisizdir. Fedakârlığın, vermenin tadına varmanın ne kadar güzel olduğunu, ahiret ödülü yanında, dünyada da insanı mutlu ettiğini bilemez cimri. Mal hırsı, cimrileştirir; cimri her şeyden uzaktır. Cömert, Allah'a yakın, insanlara yakın, cennete yakındır. Cehennemden ise uzaktır. Cimri ise, Allah 'tan uzak, insanlardan uzak, cennetten uzaktır. Cehenneme ise yakındır. Cömert olan cahil, Allah'a cimri âbidden daha sevimlidir. Halbuki para, mal Allah'ın nimetidir ve bu nimet yerli yerince harcanırsa Allah onu artırır.

İnfakın önündeki en büyük engel açlık korkusudur. Açlık korkusu da şeytan fısıltısıdır: “Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve sizin cimri olmanızı emreder” (Bakara 2/268). Asıl tehlike içimizdeki yoksulluktur. Açgözlülük, “iç” fakirliktir. Manevi zenginlik; insan olduğunun farkına varma, içimizdeki güzellikleri paylaşma, Allah’a muhtaç olduğunu unutmamadır. Allah Rasulü “Gerçek zenginlik mal çokluğu değil, gönül tokluğudur” buyurur (Buharî; Rikâk 15; Müslim, Zekât 130).

İnfak, mutluluğun merdivenidir. Alan kimse, nimetlerden geçici ve sınırlı bir şekilde yararlanırken; veren müminin hazzı kısa sürede sona ermez. Mümin kalp, mal ile değil; iman ile mutmain olur. Allah yolunda infak etmekle fakir düşeceğinden korkmaz. Kendi hiçbir şey değilken Allah onu meydana getirmiş, vücut, göz, kalp, lisan ve sayısız nimetler bağışlamış ve mal sahibi yapmıştır. Bunlar Allah'a aittir. Kalpler, cömertlikle, infak sayesinde temizlenir (Bkz. Leyl 92/17-20).

İnfakın ikinci rüknü, ihlastır. Nitekim, Kur’an-ı Keriym’de müminlerin infak hususundaki tavırları izah buyrulmuştur: “Yemeğe olan sevgilerine rağmen; yoksulu, yetimi ve esiri doyururlardı. ‘Biz size ancak Allah’ın rızası için yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık, ne de bir teşekkür istemeyiz. Çünkü biz Rabb’imizden, o suratların ekşiyeceği çetin günden korkarız’ derlerdi” (İnsan, 76/8-11). Rasul-i Ekrem (s) şöyle buyurmuştur: “Veren el, alan elden daha hayırlıdır” (Sahih-i Müslim, K. Zekât 32; hadis no: 94 –1033-).
İnfakta bulunurken dikkat edilmesi gereken bazı edeb kaideleri şunlardır:
1. İhlâsa dikkat edilmeli, gösterişe kaçarak ve dünyevi maksatlarla infakta bulunulmamalıdır (Bakara 2/264).
2. “Sağ elin verdiğini sol elin duymayacağı” şekilde vermek gerekir. Bu şekilde infak edenler, günahları affedilen ve kıyametin dehşetli anında Arş’ın gölgesi altında bulunacak olan mesut kimselerdir (Bakara 2/271; Buhârî, Ezân, 36).
3. Başa kakmak ve incitmek suretiyle sadakalar boşa çıkarılmamalıdır. Cenâb-ı Hak, bu hususu ısrarla emreder (Bakara 2/262-264; İnsan 76/8-11).
4. Kişi, kendine verildiğinde gönül huzuruyla alamayacağı kalitesiz ve bayağı şeyleri, fakirlere infak diye vermemelidir (Bakara 2/267).
5. Bilhassa veren, alana teşekkür hissiyatı içinde olmalıdır. Çünkü onu mesuliyetten kurtarıp ecre nail eylemektedir.

ALINTI

sürgün
ilim ehli

Mesaj Sayısı : 33

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz