HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.

Join the forum, it's quick and easy

HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.
HİCRET
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Ümmü Süleym (r.a)

Aşağa gitmek

Ümmü Süleym (r.a) Empty Ümmü Süleym (r.a)

Mesaj  erkam Çarş. Şub. 23, 2011 3:07 pm

O, mehri İslâm olan, evliliği iman kurtaran bir
sevdâlıydı. Ebû Talhâ (r.a.) ile evliliğinden çok az bir zaman
geçmişti. İki Cihan Güneşi efendimiz Mekke'den Medine'ye hicret etmiş,
Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.)'ın evine yerleşmişti. Bir hizmetçisi de
yoktu. Ashabının her biri sevinçlerinden hediyelerle hoş geldiniz'e
gidiyordu. Ümmü Süleym (r.anhâ) da uğrunda bütün sıkıntılara katlandığı
biricik oğlu Enes'i hediye etmek istiyordu. Oğlunun Rasûlullah
(s.a.)'in hizmetinde bulunmasını ve onun terbiyesinde yetişmesini arzu
ediyordu. O sırada Enes on, onbir yaşlarında idi. Ebû Talhâ ile
birlikte Enes'in elinden tutup Fahr-i Kâinat (s.a) efendimizin huzuruna
geldiler.


Ümmü Süleym (r.anhâ) engin bir muhabbet ve son derece
nâzik
bir edâ ile:



"Ya Rasûlallah!
Enes terbiyeli, zekî bir çocuktur. Sizin hizmetinizde ve terbiyenizde
bulunması için getirdim. Bizim hediyemiz olarak lütfen
kabul
buyurun!.." dedi. Ayrıca onun için duâ etmesini ricâ etti.


Ümmü Süleym (r.anâ)'ın bu nezâketinden
pek memnun kalan Sevgili
Peygamberimiz Enes'i yanına aldı ve ona şöyle duâ etti: "Allahümmerzukhü
mâlen ve veleden
= Ey Allahım! Ona mal ve evlâd ihsan et."
buyurdu
]

Hz. Enes (r.a) duâlar bereketiyle 103
sene gibi uzun bir hayat
yaşadı. Çok sayıda mal ve evlâda sâhip oldu. Rasûlullah (s.a)
efendimizin nurundan, ilminden, feyzinden kana kana istifade etti. En
çok hadis rivayet eden
sahâbîlerin üçüncüsü oldu.


Ümmü Süleym (r.anhâ) ile Ebû Talhâ
(r.a) birlikte mesut bir
hayat yaşıyorlardı. Evliliklerinin üzerinden bir yıl geçtiğinde bir
oğulları dünyaya geldi. Adını Ebû Umeyr koydular. Çocuk evin neşe ve
sevinç kaynağı oldu. Gün geçtikçe büyüyordu. İki Cihan Güneşi efendimiz
bu âileyi sık sık ziyarete gelirdi. Bir defasında Ebu Umeyr'i neşesiz
gördü. Annesine: "Ey Ümmü Süleym! Oğlunuzu neşesiz görmemin sebebi
nedir?"
dedi. O da: "Ya Rasûlallah! Onun oynamakta olduğu bir kuşu
vardı. O öldüğü için üzüntülüdür." dedi. Bu cevap üzerine Rahmet
Peygamberi Efendimiz (s.a) çocuğun yanına vardı. Başını okşayarak onu
teselli etmek üzere: "Ey Ebû Umeyr! Ne oldu senin nügayr?"diyerek
latîfe yaptı.


Ebû Talhâ (r.a) da eve her gelişinde
ilk defa Ebû Umeyr'i
sorardı. Onu kucağına alır, sever ve şakalaşırdı. Birgün bu hayat dolu
çocuk hastalandı. Anne ve babası ne kadar uğraştıysa da derdine şifa
bulamadılar. Babasının evde olmadığı bir sırada çocuğun hastalığı
tehlikeli bir hal aldı. Şiddetli ateşler içerisinde ruhunu teslim etti.


Ümmü Süleym (r.anhâ) metânet sâhibi
bir hanımdı. Engin bir
sabır içerisinde telâşa kapılmadan, sâkin, mütevekkil ve kadere râzı
bir halde, feryad ü figan etmeden çocuğu yıkayıp, kefenledi. Kokular
sürerek üstünü örttü. Evdekilere de; Ebû Talhâ'ya ben haber verinceye
kadar siz bir şey söylemeyin diye tenbihatta bulundu. Bir müddet sonra
Ebû Talhâ eve geldi. Oğlunun durumunu öğrenmek istedi. Ümmü Süleym
(r.anhâ): "Biraz rahatlamış olacak, eskisinden daha sâkin..." dedi.
Ölüm haberini birden vermek istemedi. Hemen kalkıp daha önce
hazırladığı yemeği beyinin önüne getirdi. Ebû Talhâ (r.a.) hanımının
telaşsız halinden çocuğun iyileştiğini zannetti. Birlikte yemek
yediler, sohbet ettiler.


Ümmü Süleym (r.anhâ) beyine karşı
sâkin ve güleryüzlü görünerek
onun istirahatini ve gecesinin neşe ile geçmesini sağladı. Sabah namazı
mescide gitmek üzere hazırlanan kocasına: "Ya Ebâ Talhâ! Şu komşumuzun
yaptığına bak! Kullanmak üzere benden emanet aldıkları malı geri almak
için gittiğimde vermek istemediler. Ağırlarına gitmiş!..." diyerek
dikkat çekti. Ebû Talhâ (r.a) da: "Olur mu öyle şey!. Hiç iyi
etmemişler." dedi. Kocasını bu şekilde hazırlayan Ümmü Süleym (r.anhâ):
"Ya Ebâ Talhâ! Oğlun senin yanında Allah'ın bir emaneti idi. Onu geri
aldı." dedi. Ebû Talhâ (r.a) birden bire şaşırdı. Söyleyecek bir şey
bulamadı ve: "İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn = Biz
Allah'dan geldik Allah'a döneceğiz."
âyetini okuyarak teslimiyet
gösterdi.


Sabah namazı için mescide gitti.
Namazdan sonra İki Cihan
Güneşi efendimize o geceki durumlarını arzetti. Efendimiz de: "Allah
bu gecenizi hakkınızda mübarek kılsın"
diye duâ etti.



Ümmü Süleym (r.anhâ) böylesine
sabır ve metânet
sâhibi, kocasına hizmetli, kadere teslimiyetli, zekî bir hanımefendi
idi. Allah Teâlâ onun sabır ve teslimiyetine karşı yıl dolmadan başka
bir oğlan evlâdı ihsan etti. Çocuğu Enes'in kucağına vererek İki Cihan
Güneşi efendimize ismini koymak üzere gönderdi. Efendimiz çocuğa
Abdullah adını verdi. Mübarek ağızlarında hurma çiğneyerek damağına
sürdü. Çocuk dili ile yalamaya başlayınca Fahrî Kâinat (s.a) efendimiz:
"Medineliler hurmayı sever." buyurarak latîfe yaptı. Ona
bereketli ömür niyazında bulundu. Bu duâ bereketiyle Abdullah'ın yedi
veya dokuz oğlu olduğu ve hepsinin ilim ehli, Kurra hâfız oldukları
rivayet edilmektedir.


Ümmü Süleym (r.anhâ) bir iman
fedâisiydi. Rasûlullah (s.a)
sevgisiyle dolu bir gönle sâhibti. Bu sevgi uğrunda canını fedâ
etmekten çekinmezdi. Savaş meydanlarında hizmet için koştururdu. Hz.
Âişe (r.anhâ) annemizle Uhud'da ashâba kırbalarla su taşımış,
yaralılara yardımcı olmuşlardır.


O gün Sevgili Peygamberimiz Ümmü
Süleym (r.anhâ)'yı
elindeki hançeri ile görünce: "Ey Ümmü Süleym bu hançer ile ne
yapacaksın?"
buyurdu. O da: "Ya Rasûlallah! Onu bugünler için
hazırlamıştım. Yanıma aldım ki, müşriklerden birisi yaklaşacak olsa
karnını yaracağım." dedi. Sonra: "Yâ Rasûlallah! Etrafınızdan dağılıp
kaçanları da öldüreyim mi?" dedi. İki Cihan Güneşi Efendimiz tebessüm
etti ve: "Ey Ümmü Süleym! Allah Teâlâ'nın yardımı bize yetişti ve
zafer ihsan etti."
buyurdu.


Ümmü Süleym (r.anhâ) sevgi dolu idi.
Çok cömertti. Resûl-i
Ekrem (s.a) efendimiz hânesine sık sık ziyarete giderdi. Evine teşrif
ettiklerinde bir şeyler ikram edebilmek için can atardı. Bazan günlerce
biriktirdiği yağ ve benzeri yiyeceği bazen, evinde pişirdiği yemeği,
bazen de, turfanda çıkmış meyveden, yaş hurmadan bir zenbile doldurur
oğlu Enes ile hâne-i seâdetlerine gönderirdi. Sevgi ve hürmetinden
dolayı Rasûlullah (s.a) efendimizin üzerine oturduğu minderi, namaz
kıldığı eşyayı başkasına çıkarmaz, hâtıra olarak saklardı.


Birgün Fahr-i Kâinat (s.a) efendimiz
evine geldi. Biraz
sohbet ettikten sonra asılı duran deriden yapılmış su kabını alarak su
içti. Ümmü Süleym (r.anhâ) o su kırbasına Rasûlullah(s.a)'ın ağzı değdi
diyerek teberrük niyetine hâtıra olarak sakladı.


Yine birgün ziyarete geldiğinde öğle
kaylûlesi için iki
Cihan Güneşi efendimiz sağ yanına uzanmıştı. Mübarek alınlarında
tomurcuk tomurcuk ter damlaları birikmişti. Ümmü Süleym (r.anhâ) bunu
fırsat bilip inci daneciği terleri toplamaya başladı. Temiz bir bez
parçası ile alnını siliyor ve bir kaba sıkıyordu. Efendimiz uyandı ve: "Ümmü
Süleym ne yapıyorsun?"
buyurdu. Cevaben: "Ya Rasûlallah! Bereket
için alnınızda biriken ter damlalarını topluyorum." dedi. Resûl-i Ekrem
(s.a) efendimiz tebessüm buyurdu.


Birgün hacca hazırlık yaparken
Efendimiz (s.a) ona: “Ey
Ümmü Süleym! Bu yıl bizimle hacca gelir misin?"
buyurdu. O da: "Ya
Rasûlallah! Kocamın iki binek hayvanı var. Birine kendi binip hacca
gidecek, diğeri de hurma bahçesini sulamakta kullanılacak." dedi.
Fahr-i Kâinat (s.a) efendimiz onun gönlünü hoş tutmak üzere: "O
halde Ramazan'da bir umre yap. Bu ayda yapılacak umre, benimle birlikte
yapılan bir hac karşılığındadır."
buyurdular. Bir rivâyete göre de
Ümmü Süleym (r.anhâ)'yı annelerimizle birlikte Hacca götürdüler.


Ümmü Süleym (r.anhâ)'nın fazîletlerî,
üstün ahlâkî
meziyyetleri çoktur. Onun Rasûlullah (s.a)'in sevgisiyle yanıp tutuşan
bir gönlü vardı. Efendimize bütün varlığıyle, derin sevgi ve hürmetiyle
hizmet etti. Onun uhrevî derecesi büyüktü. İki Cihan Güneşi Efendimiz
onun hakkında: "Rüyamda cennete girdim. Önümde bir hışırtı işittim.
Bir de baktım ki, Milhan kızı Rumeysâ orada."
buyurarak Allah ve
Rasülü katındaki sevgi ve mertebesine işaret buyurdu.
erkam
erkam
Admin

Mesaj Sayısı : 263

https://hicret.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz