HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.

Join the forum, it's quick and easy

HİCRET
Allah'ın selamı hidayete tabi olanlara olsun

Hoş geldiniz lütfen üye olunuz.

Allah (c.c) size bu dünyada ve ahirette af ve afiyet versin amin.
HİCRET
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Bakara Suresi 27. Ayet

Aşağa gitmek

Bakara Suresi 27. Ayet Empty Bakara Suresi 27. Ayet

Mesaj  dareyn Perş. Tem. 22, 2010 8:58 am

الَّذِينَ يَنقُضُونَ عَهْدَ اللَّهِ مِن بَعْدِ مِيثَاقِهِ وَيَقْطَعُونَ مَا أَمَرَ اللَّهُ بِهِ أَن يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الأَرْضِ أُولَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
2/27. Ki onlar, Allah ile yapılan sözleşmeyi kabul ettikten sonra bozanlar, Allah'ın, birleştirilmesini emrettiği şeyi parçalayanlar ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlardır. İşte kaybedecek olanlar onlardır.

Ahd, söz vermek, emir, talimat, taahhüt, antlaşma, yükümlülük, itimat veren söz, yemin, misak, bir şeyi korumak anlamlarına gelir. Bir şeyi her durumda koruyup gereğini yerine getirmek demek olan ahidde hem yemin, hem de kesin söz verme anlamı vardır. Ahd kelimesi, Kur'an'da 46 yerde geçer. Kur'an-ı Kerim'de geçen ahidleşmelerden birisi insanoğlunun yaratıcısını bilmesi ve O'na yönelip
ibadet etmesidir. Bu tür bir ahid, fıtrî bir ahiddir. Allah'ın varlığına inanmak ihtiyacı, insan yaratılışında sürekli ve kalıcıdır. Yalnız bazen insan şaşırıp yolunu sapıtır. O zaman Allah'ın rasulleri aracılığıyla gönderdiği emir ve yasaklara uyarsa ahde uymuş olur. Ahidleşme Kur'anî bir metottur. Allah rasulleri ile onlara uyan, onların ashabı olan insanlar arasında gerek Allah'ın hükümlerini yaşama, gerek bunları muhafaza etme konusunda ahidleşmeler olmuştur. Ahid, hem Allah'ın insanlara teklif etmiş olduğu hükümler ve hem de insanların Allah'a karşı veya Allah namına diğerlerine karşı yerine getirmeyi taahhüd etmiş oldukları hususlardır. Kur'an-ı Kerim'de "Allah'ın ahdini yerine getiriniz" (6/En'âm, 152) buyurulur. Gerek Allah'a ve gerekse insanlara karşı verilen ahdin yerine getirilmesi gerekir. Kur'an'da kurtuluşa eren mü'minlerin sıfatları sayılırken: "Onlar emanetlerini ve ahidlerini yerine getirirler." (23/Mü'minûn, 8) buyurulur.

"Ey İsrailoğulları, sizi nasıl bir nimet ile nimetlendirdiğimi hatırlayın. Ve Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki, Ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Siz, Benden korkun." (2/Bakara, 40) ayeti de ahidlerdendir. Ayet-i kerimeden anladığımıza göre, Allah'a söz vermiş bulunan bir kavme karşı Allah’ da onlara bir vaadde bulunmuştur. Bu bir ahidleşmedir. Allah, ahdinden asla caymayacağına göre, insanlar da ahidlerinden caymamalıydılar. Ancak insanlar ahidlerinden caymaya başlamışlar ve Allah'a ibadet etmemek, O'nun yasaklarına uymamak ve O'na ortak koşmak gibi sapıklıklara düşmüşlerdir. Ahidlerine uygun olarak yalnız Allah'a ibadet etmeleri, hayatlarında Allah'ın hükümlerini hâkim kılmaları gerekmektedir. Ancak fâsıklar ahitlerini bozarak Allah'la sözleşmelerini iptal etmişlerdir. Allah ile olan ahdine vefa göstermeyen, bu ahdi bozan ve bozmaya çalışan kimseden hiçbir ahde saygı göstermesi beklenemez. Oysa ki Allah kendisi ile yapılan ahde bağlılık gösterenlere büyük bir mükâfat vereceğini vaad etmektedir. "Doğrusu sana sadakat yemini edenler (ey Muhammed) bizatihi o yemin ile Allah'a bağlılık yemini etmektedirler. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Bu yüzden her kim (o yeminden sonra) yeminini bozarsa, ancak kendi zararına bozmuş olur ve her kim Allah ile ahdini yerine getirirse Allah ona büyük bir mükâfat nasip edecektir." (48/Fetih, 10).

İnsanlar, Allah'ın emir ve yasakları ile hududunu aşarlarsa şeytana ibadet etmiş, onun çenberine girmiş olmaktadırlar. Oysa Allah "Ey Âdemoğulları, ben sizinle ahidleşmedim mi? Şeytana tapmayın, o sizin düşmanınızdır, diye." (36/Yâsin, 60). "Rabb'in Ademoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini alıp devam ettirmiş ve onları kendilerine şahit tutarak: 'Ben Rabb'iniz değil miyim?' (demiştir.) "Evet (buna) şahidiz!' dediler. Kıyamet günü, biz bundan habersizdik demeyesiniz." (7/A'râf, 172)buyurmuştur.
Ahde vefa konusunda İslam son derece titiz davranır. İnsanlar arası ilişkilerde güven unsurunun hâkim olması için yegâne garanti vasıtası ahde vefâdır. Bu güven olmadan veya sağlanmadan sıhhatli bir toplum hayatı mümkün olamaz. Allah öyle bir topluma rahmet nazarıyla bakmaz. "Ama Allah'a verdikleri sözü iyice pekiştirdikten sonra bozanlar ve Allah'ın bitiştirilmesini istediği şeyi kesenler ve yeryüzünde bozgunculuk yapanlar... İşte lânet onlara (dünya) yurdunun kötü sonucu onlaradır." (13/Ra'd, 25)

Allah, emirleri yoluyla ve peygamberleri vasıtasıyla insanlardan ahid almıştır. Yahudi ve hıristiyanlardan alınan ahid de bunlar arasındadır. Allah, İsrailoğullarından, namaz kılıp zekât vereceklerine, peygamberlerine inanıp onları destekleyeceklerine ve Allah'a güzel takdimelerde bulunacaklarına (faizsiz borç vereceklerine; bkz. 5/Mâide, 12), Allah'tan başkasına tapmayacaklarına, anaya babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere iyilik edeceklerine (2/Bakara, 83), birbirlerinin kanlarını dökmeyeceklerine, birbirlerini yurtlarından çıkarmayacaklarına (2/Bakara, 84-85) dair söz almıştır. Fakat onlar, Allah'a verdikleri sözü yerine getirmemiş, ahidlerini bozmuş ve bunu alışkanlık haline getirmişlerdir (bkz. 2/Bakara, 100; 5/Mâide, 13). Hz. Musa'ya karşı geldikleri için üzerlerine azap çökünce bunun kaldırılmasını istemişler, Hz. Musa da onlara, Allah'a verdikleri sözü hatırlatmıştır (bkz. 20/Tâhâ, 86). Çünkü yahudiler ne zaman Allah'a söz vermişlerse, içlerinden çoğu bu ahdi bozmuştur (bkz. 2/Bakara, 100). Allah, hıristiyanlardan da ahidler almış, fakat onlar sözlerinin bir kısmını unutmuşlardır (5/Mâide, 14).
Allah nasıl insanlara ahid vermişse, insanlar da Allah'tan ahid almışlardır. İnsanlar Allah'tan başkasına ibadet etmemeğe, O'ndan başkasını rabb tanımamaya ahdetmişler; Allah da bunun karşılığında, insanlara yardım edeceğini ve dünya hayatından sonraki ahiret hayatında onları cennetlere koymayı ahdetmiştir. Ahid, sorumluluk gerektirir (17/İsrâ, 34). Eğer insanlar Allah'a verdikleri ahdin ve bu ahid çerçevesinde kendi aralarındaki ahidleşmenin sorumluluğunu yerine getirirlerse, Allah da ahdini yerine getirecektir (2/Bakara, 40).
Seyyid Kutub, bu ahidleşme konusuna şöyle açıklık getirir: "Allah ile beşer arasında akdolunan ahdin bir çok çeşitleri vardır. Bunlardan biri insanoğlunun Halik'ını bilmesi ve O'na yönelip ibadet etmesi için yaratılışında sahip olduğu fıtrî ahiddir. Allah'ın mevcudiyetine inanmak ihtiyacı, insan fıtratında daimîdir. Bu fıtrat, bazen şaşırıp yolunu sapıtır ve Allah'a ortak aramaya koyulur. Diğer birisi de, Allah'ın Adem (a.s.)'ı yeryüzüne halife göndererek ondan aldığı ahittir. Allah, peygamberler vasıtasıyla her kavim ve milletten de ahitler almıştır. Ahidler gereğince yalnız Allah'a ibadet etmeleri, hayatlarında Allah'ın şeriat ve nizamını hâkim kılmaları icab etmektedir. İşte fâsıkların bozduğu ahidler bu ahidlerdir. Verdiği sözde durmayıp Allah'la ahdini bozan kimse, aynı zamanda, Allah'la olan sözleşmesi dışındaki diğer ahidlerini de bozmuş sayılır. Zira Allah'ın ahdini bozmağa cür'et eden kimseden, hiçbir ahde saygı göstermesi beklenemez. Yeryüzündeki bütün sapıklık ve fesatlar, Allah'ın emrinden uzaklaşmak, O'nunla olan ahdi bozmak ve bağlanmasını emrettiği bağları koparmak yüzünden doğuyor. Yeryüzündeki anarşinin başı, Allah'ın beşer hayatını idare ve tanzim için seçtiği ilahî nizamdan yüzçevirmenin sonucudur. İşte, neticesi mutlak surette hüsran olan yolun ayrılış noktası buradan başlar. Şu halde, yeryüzü Allah'ın nizamı ile idare edilmekten mahrum ve hayat da şeriat-ı ilahîden uzak kaldığı müddetçe yeryüzünde huzur ve sükûn aranamaz."( , Fi Zılali'l-Kur'an, c. 1, s. 105)
Kur'an'da mü'minlerin vasıflarından bahsedilirken "Onlar emanetlerine ve ahidlerine/ sözlerine riayet ederler." (23/Mü'minûn, 8) diye buyrulmaktadır. Ve "Hayır, kim ahdini yerine getirir ve sakınırsa şüphe yok ki Allah sakınanları sever. Allah'ın ahdini ve kendi yeminlerini az bir pahaya değiştirenlerin; işte onların ahirette hiçbir nasibi yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz, onlara bakmaz, onları temize çıkarmaz ve onlar için acı bir azap vardır." (3/Âl-i İmran, 76-77) Ahde vefa, Allah korkusuyla yakından alakalıdır.

Kur'an-ı Kerim'de, Allah Teala'nın Hz. Adem'e, Hz. Musa'ya, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail'e ahid verdiği ifade edilir (bkz. 2/Bakara, 125; 7/A'râf, 134; 20/Tâhâ, 115). Bu ahid, genellikle emir veya talimat verme şeklinde açıklanmıştır. Yine Kur'an'da Allah'la kulları arasındaki bir ahidleşmeden de bahsedilmiş (bkz. 36/Yâsin, 60) ve Allah adına verilen ahdin bozulmaması istenmiştir (bkz. 16/Nahl, 91). Allah'la yaptıkları muahedeye sadık kalanlara büyük mükâfat vaad edilmiş (bkz. 48/Fetih, 10), ahdini yerine getirmeyenler fesatçı/bozguncu olarak nitelendirilmiş (bkz. 2/Bakara, 27) ve Allah'a karşı ahidlerini hiçe sayanların ahirette hiçbir nasip alamayacakları haber verilmiştir (bkz. 3/Âl-i İmran, 77).
Ahdi Bozma: Kur'an-ı Kerim, ahde vefâyı emreder. Ahdi bozmayı, vefâsızlığı yasaklar. Hatta bazı örnekler vererek ahdi bozmayı kötüler. Bazı kimselerin ahidlerini bozarken kendilerince gösterecekleri sebepleri de reddeder. "İpliğini iyice eğirip katladıktan sonra söküp bozan kadın gibi olmayın. Bir ümmetin sayıca daha çok olmasından ötürü yeminlerinizi aldatma vasıtası yapıyorsunuz. Allah, onunla sizi imtihan eder. Kıyamet günü, ihtilaf ettiğiniz şeyleri elbette beyan edecektir." (16/Nahl, 92)

Ayet-i Kerime, ahdini bozan insanları budala kadın gibi gösteriyor. Bir kadın ki ipliğini iyice eğirip sardıktan sonra tekrar söküp dağıtmaktadır. Bu gerçekten çok yerinde bir teşbihtir. İnsanlar da şayet bir ahitleşme yaparlarsa bu kadının durumuna düşmesinler diye, uyarılmaktadır. Özellikle mü'minlerin şahsiyetli olmaları, budala kadının derecesine düşmemeleri için ikaz edilmektedir. Bununla beraber, sabırsızlıktan, zayıflıktan ve iradesizlikten kurtulmaları için uyarılmaktadırlar. Bir müslümanın sözü gerçekten Allah'a verilmiş bir sözdür. Müslüman, Allah korkusu taşıdığından ahdini bozmayı düşündüğü an Allah'ın kendisini hesaba çekeceğini düşünerek bundan vazgeçer. Çünkü ahdine sadık kaldığında Allah katında kendisi için hayırlar hazırlandığının şuurundadır. "Allah'ın ahdini az bir pahaya satıp değişmeyin. Eğer bilirseniz Allah katında olan sizin için daha hayırlıdır." (16/Nahl, 95)

Kulluk kitabımızdan aşağıdaki ayetleri de hatırlayalım:

2/ Bakara- 63. Sizden sapasağlam söz almıştık. Dağı da üzerinize kaldırmış:
‑Allah'a karşı gelmekten sakınabilmeniz için size verdiğimiz kitaba kuvvetle sarılın ve onun içindekileri aklınızda tutun, demiştik.

13 / Rad - 21. Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi birleştirenler, Rab' lerinden korkanlar; kötü hesaptan korkanlardır.
13/ Rad - 25. Allah'ın birleştirilmesini emrettiğini ayırarak ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak; Allah'a verdiği sözü, ant içtikten sonra bozanlar, işte lanet onlaradır. En kötü yurt/cehennem onlarındır.

Ahidle İlgili Ayet-i Kerimeler

a-Ahde Vefâ (Verilen Sözü Yerine Getirmek): Bakara, 177; Al-i İmran, 77; Maide, 1; Ra'd, 20; İsra, 34; Mü'minun, 8; Ahzab, 1; Meâric, 32.
b-Allah'a Karşı Verilen Sözü Yerine Getirmek: Bakara, 100; Al-i İmran, 76; Maide, 1, 7; En'am, 152; Ra'd, 19-20, 25; Nahl, 91, 95; Mü'minun, 8; Feth, 10.
c-Münafıklar, Sözlerinde Durmazlar: Tevbe, 75-78.
d-Mîsak: Bakara, 27, 63, 83, 84, 93; Al-i İmran, 81, 187; Nisa, 21, 90, 92, 154, 155; Maide, 7, 12, 13, 14, 70; A'raf, 169; Enfal, 72; Ra'd, 20, 25; Ahzab, 7; Hadid, 8.

dareyn
dareyn
ilim ehli

Mesaj Sayısı : 482
Yaş : 49
Nerden : Dünya

http://my.opera.com/muhacir/blog/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz